01.11.2017

İşe Yarar Bir Şey: Yarım Kalmışların Treni

Yarım Kalanların Treni

İzmir Mavi treninde kesişen hayatlar… Okul arkadaşlarının düzenlediği 25. yıl yemeği için yola koyulan avukat/şair Leyla ile hayatının en zor gününe hazırlanan hemşirelik öğrencisi Canan‘ın hikâyesi. 11’e 10 Kala ve Gözetleme Kulesi‘nin ardından Pelin Esmer‘in üçüncü uzun metrajı İşe Yarar Bir Şey yönetmen, oyuncu kadrosu ve görüntü yönetmeni koltuğundaki Gökhan Tiryaki‘nin yanı sıra senaryoda imzası bulunan türk edebiyatının en özel isimlerinden Barış Bıçakçı ile dikkat çekiyor. Filmdeki duru, naif, gündelik yaşamın içine gizlenmiş ayrıntılara odaklanan anlatım Bıçakçı okurları için hiç de yabancı değil. Filmdeki her bir karakterin kendine has hikayesi, olaylardan çok anlatılanın değerli olması ile bana Bıçakçı’nın ilk kitabı Herkes Herkese Dostmuş Gibi‘yi fazlasıyla anımsattı.

Leyla para kazanmak için avukatlık yapan bir şair. Şairliğin doğası gereği oldukça romantik bir yapıda ve dış dünyayı, diğer yaşamları gözlemleyen biri.  Bugüne kadar hiç dahil olmadığı yemeğe katılma sebebi arkadaşı tarafından aklına sokulan trenle gitme fikri. Hemşirelik okuyan ve artık kariyerine başlama noktasındaki Canan ise oldukça çekingen, ürkek. Bunda karakteri kadar yolculuğun sonunda varacağı yerin de etkisi elbette var. Canan da tıpkı Leyla gibi eğitimini aldığı mesleği yapmak istemez. Onun aklında ise oyuncu olmak var. Bu iki zıt karakteri birbirine bağlayan Canan’ın babası olur. Yolculuğa başlamadan önce Leyla’ya emanet edilen Canan bu emrivaki yüzünden babasına kızsa da trende saatler ilerledikçe bu tanışma hali bir yol arkadaşlığını doğurur. Çünkü Canan’ın vermek zorunda olduğu kararla zaman geçtikçe tek başına mücadele edemez.

Küçük bir istasyona sığınsam, Ben burada kalsam, Uzağa gitse verdiğim sözler

Çalıştığı hastanedeki bir abisinin anlattıklarıyla değişir Canan’ın hayatı. Boynundan aşağısı felçli olan yakın arkadaşı Yavuz’un ölüm isteğini gerçekleştiremeyen Hüseyin, bunu yapması için Canan’a yalvarır. İşte bu amaçla o trene binen Canan, zamanın geçmesini isterken bir yandan da trenin varmasından korkar. Verdiği kararı kendine ve vicdanına açıklamaya çalıştıkça zaman yavaşlar. İyi bir gözlemci olan Leyla aralarındaki muhabbetten elde ettiği ipuçlarıyla Leyla’nın İzmir’de ne yapacağını paylaşmasını sağlar. Canan bu itirafı yaparken Leyla’nın olaya dahil olacağını aklının ucundan dahi geçirmez. Ancak hayatı boyunca dayatılan kurallara başkaldırmayı seçen Leyla için Yavuz ve verdiği bu karar oldukça ilgi çekicidir.

İşe Yarar Bir Şey, Yavuz’un verdiği karar üzerinden şekillense de Yavuz ve Canan’ın eylemlerinin sonucundan çok çıkılan yolculuktur mühim olan. Film Yavuz’un kararına dair taraf tutmaz, tutmamıza da izin vermez. Genç yaşında dünyası penceresiyle sınırlanan bu entelektüel bireyin ölmesine içimiz el vermezken birkaç sahne sonra kulağımıza çalınan “Yatana da zor, bakana da…” sözleri karşı tarafın da elini kuvvetlendirir. Bu zor kararı ne biz ne Canan ne de Leyla verebilir, hepimiz Leyla tarafından Yavuz’a yöneltilen “Yarın yine gelelim mi?” sorusuna verilecek cevaba dikeriz gözümüzü.

Yavuz’dan ertesi gün görüşmek üzere söz alan ikili evden farklı duygularla ayrılır. Canan bu zor kararın yükünü bir gün daha sırtında taşıyacağı için Leyla’ya bencilce bir öfke besler. Leyla ise şair olduğunu da bilen Yavuz’la ettiği şiir, edebiyat, sanat dolu muhabbetten ve o malum soruya aldığı cevaptan ötürü mutludur. Yola çıkarken amaç olan yıldönümü yemeği artık ertesi gün Yavuz’a anlatılacaklar için bir araçtır. Esmer – Bıçakçı için yemek sahnesi de büyük resimde benzer anlam içerir. yaklaşık on dakikalık plan sekansta pek çok farklı hayata dokunuruz. Filmin ilk anından itibaren gözlemci konumundaki Leyla yıllar sonra şair olarak karşısına çıktığı okul arkadaşları tarafından incelemeye alınır. O 10 dakika içinde film boyunca elimize tutuşturulan soruların adeta altı çizilir.

Bir Denizi Kuruttum, Yılların Gölgesinde, Oturmuş Hayal Kurarken

İşe Yarar Bir Şey’de içerikteki derinlik biçimle daha da kuvvetlenmiş. Gökhan Tiryaki’nin başarısı özenle oluşturulan yansımalar Leyla’nın gözlemlerini aktarmada büyük bir görev üstleniyor. Leyla’nın Canan’a eşlik etme kararını verme aşamasında yaratılan atmosfer ve girip çıktığımız tüneller de bu kararın Leyla açısından zorluğunu yansıtmada oldukça başarılı.

Başrolden yan karakterlere kadar tüm oyunculuklar filmin dokusuna uygun. Uzun süre sonra bir uzun metrajda gördüğümüz Başak Köklükaya‘nın kendinden emin Leyla’sı ile Öykü Karayel‘in çekingen Canan’ının uyumu izleyiciyi ilk yan yana geldikleri anda yakalıyor. Yiğit Özşener, kendi ölüm kararını veren Yavuz’un kararlı ancak çaresiz ruh halini az ama öz gözükerek sunuyor.

Rahatlıkla Pelin Esmer’in en başarılı filmi diyebileceğimiz İşe Yarar Bir Şey, bu yıl özelinde yerli sinema adına da en özel eserlerden. Esmer’in yönetmenliği ile Barış Bıçakçı kaleminin ne denli uyumlu olduğunu görmek ayrıca mutluluk verici. Seyfi Teoman‘ı kaybetmemizle yeni dönem türk sinemasında bir ukte olarak kalan Bizim Büyük Çaresizliğimiz sonrası bu ortaklık belki de ilerisi için başka güzelliklerin habercisi olur, kim bilir…