30.05.2017
21. Gezici Festival Günlükleri – 2
Our Everyday Life
Festivalin Dünya Sineması bölümü filmlerinden biri olan Our Everyday Life, Bosnalı yönetmenin kısalarından sonra adım attığı ilk uzun metrajlısı. Bu yıl Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ı için Bosna-Hersek’i temsil edecek film, bir ailenin günlük rutini üzerinden öyküsünü kuruyor. Karakterlerin çoğunlukla kapalı mekânlarda boy gösterdiği film, ritüellerin sıkışmış edimini de yine bu kapalılık üzerinden kuruyor. Filmin çıkış noktası olarak kabul edebileceğimiz bu kapalı kutu ve içinde dönüp duran hayaletleri, hayattaki amaçlarını ise kutudan bir sızıntı bulup kaçan diğerlerine olan bağları ile kuruyor. Söz gelimi ana karakter olarak kabul edebileceğimiz Sasa (Uliks Fehmiu)’nın başta olmak üzere evin içindeki diğer iki bireyin (anne ve baba), ailenin dışarıda kalan diğer bireyleri ile arasındaki iletişim ve bağ doku video görüşmeler şeklinde olmaktadır. Yönetmenin sırtını hayli yasladığı ve bir zaman sonra bunu araçtan ziyade amaç haline getirdiği görüşmeler, yakınsal olan ile olmayanın iç içe geçtiği bir ikilem yaratıyor. Geride kalanların bu rutin içinde yaşadığı buhran ve sadece gideceklerini bildiğimiz karakterlerin ansızın geri döndüklerinde öne sürdükleri motto ise: Hayat devam ediyor; bundan ne bir eksik, ne bir fazla. Savaş sonrası bir toplumun yıkımını dramatize etmeden sunan filmin yarattığı en büyük soru işareti ise buna nazaran her şey bu kadar light mı? Aradaki geçiş rayını tutturamadığını gördüğümüz yönetmen için imgesel çerçevede bağışıklık sistemini güçlendiren pancar suyu, seyirlik birkaç çocuk fotoğrafı ve bunları çektiğine vakıf olduğumuz fotoğrafçı ile birkaç diyalog anlatımı kotarmak için yeterli görünüyor. Unutmadan birde o kuşak çatışmasının beraberinde getirdiği pek bilindik baba-oğul çatışması. Nereden çıkacağını kestiremediğimiz ışığı arayan anlatıcının, teknik dâhilinde Hollywood kodlarına yer yer dokunması ise adeta şerbetin üzerine tuz dökmek gibi.