28.09.2017
24. Uluslararası Adana Film Festivali Günlükleri #3
Festivalde 3. günün filmleri kısaca şöyleydi:
A GENTLE CREATURE
Ukraynalı yönetmen Sergei Loznitsa son filmi A Gentle Creature’da bürokrasinin sistemdeki yeri ve kadının koca kalabalığın içindeki yerini incelemeye koyuluyor. Geçilmesi zor bir duvar için mücadele eden bir kadının, tuhaflıklarla dolu bir şehirde kendinden ödün vermeden ayakta durmaya çalışması uzun plan-sekanslarla ve birbirini tekrar eden rutinin parçası hikaye kurgusuyla devam ediyor. Son yarım saat içinde gerçekle hayalin birbirine karıştığı film, deyim yerindeyse kadınlar için kabuslar kılavuzuna dönüşüyor. Sembolizmin bolca kullanıldığı A Gentle Creature’ı yapay gerçeklik içinde karanlık bir Aziz Nesin hikâyesine benzetebiliriz.
HEADBANG LULLABY
Faslı yönetmen Hicham Lasri Headbang Lullaby’de doğrusal bir anlatı izlemeyerek toplumsal olayların içinde bir polisin düştüğü acımasız olaylara kamerasını çeviriyor. Film görsel açıdan renk oyunları ve ses bandındaki deneysel çalışmasıyla farklı olmaya çalışıyor. Ancak film savruk yönetmenliği ve hikaye örgüsünün iyice birbirine girmesi sonucunda kontrolünü yitirip seyir zevki adeta baltalanan bir filme dönüşüyor. Filmin başı ile sonunu esas aldığımızda, Arapların Gaspar Noe’si stilinde başlayan Headbang Lulluby kontolsüz bağımsız niteliksiz filmlere dönüşüyor. Festivalin en zayıf halkası olmaya aday diyebiliriz.
THE KILLING OF SACRED DEER
Sinemanın yaramaz çocuklarından Yorgos Lanthimos yeni filminde Hollywood’un iki saygın oyuncusu Colin Farrell ve Nicole Kidman’ı filmin başrolüne yerleştiriyor. Yönetmen yine kendine has distopik bir dünyada zor duruma düşen bir ailenin kaderiyle yüzleşmesine izleyiciyi davet ediyor. Filmin distopik dünyası adeta gerçekliğin içine yedirilerek sonuna kadar inandırıcı olmayı başarıyor. Oyunculukların kimi anlarda yapay durmasına rağmen filmin kendi dünyası içinde tutarlı durmasıyla bu dengesizlikler dengeliymiş gibi görünmeye başlıyor. Film bir keman yayıymışçasına gerilirken, biraz fazla yerinde müzik kullanımıyla gerilim üst düzeylere çıkartılıyor. Ruhunuzu teslim etmek üzereyken film bir anda tahmin edilebilir rotada güvenli noktaya doğru sapıyor. Bu durum da filmin çok üst noktalara çıkabilecekken durmasına vesile oluyor. Lanthimos’un belki en iyi filmi değil ama yine de başarılı bir iş olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Filmin yıldızı ise Barry Keoghan oluyor. Genç oyuncu tek başına tüm filmi sürüklerken adeta yıldız isimlerden rol çalıyor. Alicia Silverstone’u da yıllar sonra önemli bir filmde görmek açıkçası beni şaşıerttı ve sevindirdi.