14.04.2018

37. İFF Her Seansa Bir Öneri – 14 Nisan

11:00 C’est La Vie!  / Düğünümüz Var – City’s

21. yüzyılda Fransız sinemasının en çok gişe başarısı getiren filmlerinden Intouchables’ın yönetmen koltuğundaki ikili Olivier Nakache –  Eric Toledano’nun yeni filmi Düğünümüz Var, düğün organizasyonlarının görünmeyen yüzüne kapı aralıyor. Organizatörlerin hazırlıklarına, düğün boyunca yaşadıklarına odaklanıyor. 17. yüzyıl sarayında gerçekleşecek düğünle organizatör kariyerine nokta koymayı düşünen Max’in yaşadıklarının anlatıldığı film izleyici için keyifli bir festival önerisi.

 

13:30 Disobadience /İtaatsizlik – Atlas

Yaklaşık iki ay önce Muhteşem Kadın filmiyle En İyi Yabancı Film dalında oscar alan yönetmen Sebastián Lelio’nun yeni filmi İtaatsizlik,  baş rollerinde Rachel Weisz ve Rachel McAdams’ın yer aldığı ve din, dinin toplum üzerindeki baskısı altında filizlenen bir “yasak aşkı” anlatıyor.

 

16:00 Sashishi Deda / Korkunç Anne – Kadıköy

Çiçek İstemez seçkisinin önemli filmlerinden Scary Mother 50’li yaşlarında, yıllarca aile yaşamı yüzünden bastırdığı yazarlık tutkusunun peşinden gitmesini konu alıyor. Manana adındaki bu kadın yazmak için günlük yaşamından ve zihinsel sağlığından fedakarlıklar verirken kendini soyutladığı dünya ise üstüne üşüşmektedir.

27 yaşındaki Gürcü yönetmen Ana Urushadze’nin ilk filmi ve bir ilk filmden beklenmeyecek düzeyde enteresan bir sinema dili var karşımızda. Kurmaca ile otobiyografi arasında keşfedilmemiş bir yazın türüne değinen film sona doğru kendini izleyiciye açıklama kolaycılığına kaçmasa etkisi daha çarpıcı olabilirdi.

 

19:00 Isle of Dogs / Köpek Adası – Atlas

Perdede bir Wes filmi izleyecek olmak yeterince heyecan vericiyken Berlin’den gelen en iyi yönetmen ödülü ve Wes Anderson’ın en politik filmi eleştirileri beklentiyi daha da arttırdı. 2009’da çektiği Fantastic Mr. Fox’tan 9 sene sonra yeniden stop-motion’a dönen yönetmen tekdüzeleşen Amerikan sinemasında kendi çizgisinden gitmeye iyi ki de devam ediyor.

 

21:30 The Rider – Kadıköy

Brady, rodeo sırasında kafasına aldığı neredeyse ölümcül darbenin ardından iyileşmeye çabalamaktadır. Yeniden at binmesi olanaksız olunca, amaçsızlık içinde, kim olduğuna, ne yapmak istediğine dair cevapsız sorular oluşur zihninde.

Kendini oynayan bir kovboyun gerçek yaşamından aldığı kesiti görsel bir mucizeye ve Amerikan tipi erkekliğin gerçekçi bir eleştirisine çeviren Zhao , görsel dünyasıyla Terence Malick, anlık yaklaşımıyla Cassavetes, toplumsal gözlemciliğiyle de Kelly Reichardt’ı anımsatıyor.