10.04.2022

41. İstanbul Film Festivali Günlükleri – 3

41. İstanbul Film Festivali yeniden sinema salonlarında, izleyicilerle, film arası sohbetlerle devam ediyor. Salonların doluluğundan anlaşılıyor ki herkes bu ortamı çok özlemiş. Filmler de birbirinden güzel olunca hangi filmi izleyeyim, hangisini yazayım karar vermek gerçekten güç. Seçkilerimi farklı bölümlerden yapmaya çalışıyorum. Bugün size beş filmden bahsedeceğim. Bir tanesi sinemada her zaman izlemekten keyif aldığım iki kadın oyuncu Isabelle Adjani ve Hanna Schygulla’nın da olduğu çok yeni bir François Ozon filmi.

Aşağıda festivalde gösterimi devam eden filmlerle ilgili yorumlarım ve bundan sonraki gösterim günleri yer alıyor.

Peter Von Kant

Gösterim tarihleri: 11-12 Nisan

Bu yıl 72. Berlin Film Festivali’nin açılış filmi olan François Ozon’un Peter von Kant filmi festivalin Galalar bölümünde gösteriliyor. Isabelle Adjani ve Hanna Schygulla’ya Denis Ménochet’nin de eşlik ettiği film Fassbinder’in kamera önünde yalnızca kadınların göründüğü 1972 yapımı dramı Petra von Kant’ın Acı Gözyaşları’ndan esinlenmiş. Filmde Fassbinder’in cinsiyetleri tersine çevrilmiş. Petra, Fassbinder’i epeyce andıran başarılı, ünlü film yönetmeni Peter olmuştur. Peter, sürekli kötü davranıp küçük düşürmekten zevk aldığı sessiz asistanı Karl   ( Stefan Krepon ) ile birlikte yaşamaktadır. Stefan Krepon sessiz asistan rolünde hayli başarılı bir oyunculuk çıkartıyor. Büyük aktris Sidonie’nin ona tanıştırdığı yakışıklı genç Amir’e âşık olur. Amir’e birlikte yaşamayı ve sinema dünyasına girmesi için yardım etmeyi teklif eder. François Ozon’un Fassbinder hayranlığıyla ünlü yönetmene bir saygı duruşu olarak adlandırılabilecek filmin vizyonda olacağını da belirtmek isterim.

Anais’in Aşkları

Gösterim tarihi: 13 Nisan

Festivalin yoğun ilgi çeken bölümlerinden olan Nerdesin Aşkım? aşkın ne yaşı ne de cinsiyeti olduğunun altını çizen, aşkı bulmanın, aramanın binbir yolu olduğunu anlatan oldukça özgür ve yaratıcı filmleri bir araya getiriyor. Bunlardan birisi olan After Blue’dan bahsetmiştim. Bugün de Anais’in Aşkları’ndan bahsetmek istiyorum. 13 Nisan’da bir gösterimi daha var.

Yönetmen Charline Bourgeois-Tacquet’in ilk uzun metraj filmi olan Anais’in Aşkları 2021 Cannes Eleştirmenler Haftası’nda özel gösterimde yer almıştı. Ne para isterim bu hayatta mutlu olmak için ne hanlar ne de hamamlar, bana aşk olsun yeter felsefesiyle yaşayan Anais filmin ana karakteri. İstanbul’un bu sıcak ilkbahar günlerinde, benim gibi sinemaya koşturarak geldiyseniz Anais’in hızı sizi biraz rahatsız edebilir. Karakterle aynı ismi taşıyan oyuncu Anaïs Demoustier’le bundan dört yıl önce yönetmenin Pauline isimli kısa filminde de birlikte çalışmışlar. Yönetmen Anaïs Demoustier’le bu kısa filmdeki deneyimini başka bir filmde de yaşamak isteyince Anais’in Aşkları’nın senaryosunu yazmaya başlamış. Bu film biraz yönetmenin kendisi, biraz önceki kısa filmi Pauline ve yönetmenin etrafındaki; gerçek hayattan ya da kurmaca dünyasından otuzlu yaşlardaki binlerce diğer kadın. Anais’in hikâyesi biraz çılgın, özgür, tutkulu, kendine güveni sayesinde kararlı ve aşk dolu. Kısaca festivalin kalbimizi sevgiyle dolduran filmlerinden biri.

Yarına Kadar

Gösterim tarihleri: 15-19 Nisan

İranlı yönetmen Ali Asgari bu yıl festivalde uluslararası yarışma jürisinde. Aynı zamanda da festivalin Çiçek İstemez bölümünde Yarına Kadar isimli filmi gösteriliyor. Çiçek İstemez, kahramanı güçlü kadınlar olan filmleri bir araya getiriyor. Baskılara boyun eğmeyen, kendi yolunu çizen kadınların hikâyelerini anlatan filmler bu bölümde gösteriliyor. Yarına Kadar tam da bu tanıma uyan kahramanı Feriştah’ın yaklaşık on iki saatlik mücadelesini anlatıyor.

Feriştah, kendi kimliğine, bedenine sahip çıkan yüzlerce genç kadından biri. Toplumun, anne, babasının, erkeklerin ona sunduğu geleneksel kalıplardan sıyrılmak istiyor ama bunun en iyi yolu galiba yurt dışına gitmek. Film İran’da Tahran’da geçiyor ama geleneklerle yönetilen ülke kadınları Feriştah’ı çok iyi anlayacaklar. Filmin sonunda ne olduğu çok da önemli değil, önemli olan Feriştah’ın kamera aracılığıyla gözlerini izleyicinin gözleriyle buluşturması. Verdiği mesaj geleceğe dair değişimin umudu olabilir mi ? Feriştah’ı oynayan Sadaf Asgari, İran’da birçok filmde oynamış bir oyuncu. Kendinden yaşça oldukça büyük kocasını öldürmekle suçlandığı fakat affedilmesi için İran’da canlı yayınlanan bir televizyon programına çıkmasını konu alan Yelda : En Uzun Gece filminde de oynamıştı. Genç oyuncu karakterine tam anlamıyla bürünerek, oyunculuğuyla filme gerçekçi bir yan katıyor.

Donadona

Gösterim tarihi: 10 Nisan

Gösterimi biten ama bahsetmeden geçemeyeceğim bir film de Türkiye’den: Donadona. Festivalimizin adeta ilaç içmeyin film izleyin mesajını verdiği bir bölümü de var: Antidepresan bölümü. Bu bölüm, hayatı hafife alan, eğlendirirken düşündüren, mizaha ve dünyaya beklenmedik, ters köşelerden bakan olağanüstü filmlerden olağanüstü bir seçki sunuyor. Hayat ciddiye alınmayacak kadar kısa. 2022 yapımı İsmet Kurtuluş ve Kaan Arıcı’nın yönetmenliğini yaptığı Donadona da bu filmlerden biri.

Ahmet Kürşat Öçalan hem senarist hem de oyuncu olarak filmde yer alıyor. Donadona hem oyuncu olmak isteyen gençlere hem de arkadaşlık ve sevgi üzerine çok şeyler söylüyor. Oyunculuk seçimlerine eleştirel bir yaklaşıma da sahip filmde Ahmet Kürşat Öçalan bezgin oyuncu Ali rolünde oldukça başarılı. İlgiyi başından sonuna canlı tutan film günlük dertlerden uzaklaşmak, hem de iyi yapılmış bir film izlemek isteyenler için bir seçenek olabilir.