14.11.2017
7. Malatya Uluslararası Film Festivali Günlük – 2
Festival tüm hızıyla devam ederken izlediğim birkaç film üzerine görüşlerim ise şöyledir.
LA VILLA
Venedik Film Festivali’nden en iyi film dışında iki ödülle dönen La Villa izleyiciyi orta – üst sınıf bir ailenin kendileriyle yüzleşmesini anlatıyor. Bir yandan geçmişteki anıları hatırlarken, öte yandan şu anı değerlendiriyorlar. Aşk, ölüm, pişmanlıklar ve hasret temaları üzerinden ilerleyen film, bir nevi bu insanların kendileriyle yüzleşmesine odaklanıyor. Ancak film bir noktadan sonra mülteci sorununa değinmeyi tercih ediyor. Muhtaçlara el uzatıp yardım eden üst sınıf portresi açıkçası biraz göz boyama olarak sunulduğundan pek de samimi bir tespit olarak gelmiyor. Filmin dingin temposu ise filmin son bölümünde artsa da içerik olarak pek dişin kavuğu dolduramayan naif bir film olmakla yetiniyor.
MOTHERING
İran’da okul bitirme projesi olarak çektiği Mothering ile dikkat çeken yönetmen R.Tavakoli, iki kadının dramından yola çıkarak üzüntünün anatomisini belleklere kazımak istese de bu istediğini olumlu anlamda pek başaramıyor. Çünkü yönetmenlik anlamında umut vaat eden bir iş olsa da senaryo anlamında dibe çöken bir iş gerçeği filmin başarısız olmasını sağlamış. İran sinemasında görmeye alışık olmadığımız bir tarzı ve tempoyu sunan Mothering, biraz yönetmenin kendini gösterme filmi olarak yorumlanabilir. Bu haliyle ne yazık ki pek de matah olmadığını tekrarlayabiliriz.
LIFE AND NOTHING MORE
San Sebastian Film Festivali’nden iki ödülle dönen Life and Nothing More, filmin adından anlayacağınız gibi hayatın kendisini merkezine oturturuyor. İnsan ilişkilerini görsel bir betimleme aracı olarak kullanırken mesafeli kadrajlarıyla belli ki hikayenin içine dahil olmaktansa dışarıdan gözlemlemeyi tercih ediyor. Bu tercihe saygı duyulabilir. Ancak seyircinin filmden uzaklaşmasına neden bu hamle, filmin tutuklaşmasına neden oluyor. Banliyo yaşamaına dair bilmediğimiz yeni bir şey anlatmıyor. Hatta film o kadar hantal ki, tahammül edilemeyecek bir noktaya geliyor.
COMMON HOLE
Metaforlar üzerinden ilerleyen bu minimalist İran kısası, değer yargıları ve rüyalar üzerinden ilerleyerek derdini kendince biçimsel olarak ele alıyor. İnsanın en zayıf noktası olan çocukluğu övüyor, aile değerlerini kutsuyor. Ancak yeterince etkileyici olmayı başaramıyor.
SON OF SOFIA
Psikou’nun yönetmenliğini üstlendiği Son of Sofia, Yunan sinemasının son dönemde en parlak temsilcilerinden biri olmaya aday şekilde festivalde yarışmalı bölümde gösteriliyor. Görsel anlamda başarılı set tasarımının da katkılarıyla iştah açıcı bir performans sergileyen yapım, hikaye anlatımı konusunda aynı özeni gösteremiyor. Tempo konusunda bilhayli sıkıntılar yaşayan film, bu sorunu çözebilseydi şaha kalkabilirdi. Ama bu haliyle sadece can sıkıcı yaratıcı bir vasat film olmaktan öteye gidememiş.