07.06.2018

Vizyon Menüsü – 8 Haziran

Yıl içinde vizyona giren filmler yeniden vizyondaki yerlerini almaya devam ediyorlar. Bu hafta Kore filminden uyarlanan Acı Tatlı Ekşi filmini yeniden salonlarda görüyoruz. Eski “Vizyon Menü”lerinde kısa değerlendirmemizi bulabilirsiniz.

Haftanın kötü komedi filmleri bölümünde bir anlamda kötülük noktasında zirvelerden biri olan Cumali Ceber 2’yi görüyoruz. İlk filmde tuvalet mizahını unutulması zor kötülüğün uçlarına taşıyan yapım, ilk filme göre biraz daha profesyonel bir işe imza atıyorlar. Yine ergenliğin başındaki seyirciye hitap eden yapım, haftanın gözü kapalı tercih etmeyeceğiniz yapımı olarak görmezden gelmeniz önerilir.

Amatör bir ekip tarafından kotarıldığı belli olan Zohak birbirinden kötü oyunculukları, efekt çalışmaları ve rejisiyle haftanın en kötü iki filminden biri oluyor. Korku sinemasının ufak pastasından bir dilim almaya çalışan film, ne yazık ki Hereditary gibi bir örneğin vizyona girdiği haftada ancak komedi filmi olarak vizyonda yerini alacaktır. Bu yüzden de filmi izlemek isteyenlerin youtube videosu – dizi kırması gibi görünen bu filmi iki kere düşünmesi gerekiyor.

Haftanın izlenmeye değer iki alternatif filmi var. Bunlardan biri Bookshop, diğeri ise Borg/McEnroe…

Bookshop tam bir can simit filmi… Daha önce İstanbul Film Festivali’nde gösterilen film, tatlı niyetine izlenebilecek ve sizi tatmin edebilecek bir yapım olarak vizyondaki yerini alıyor. Metni ve mizensenleri şık, nazik ve naif… Bir nevi Binoche’lu Chocolat’ın İngiliz gerçekçiliğiyle yoğrulmuş kitap versiyonu… Cesur bir kadının inancı, zorluklara karşı verdiği mücadele edebi bir anlam katılarak zarif bir şekilde seyircisine sunuluyor. Doğal olarak da film bir nevi İzleyici dostu bir film olarak takdirleri hak ediyor.

Tenis dünyası dediğimizde aklımıza şu an Nadal – Federer rekabeti geliyor. Ancak geçmişin kapılarını açtığımızda en önemli çekişmelerden biri de Borg ve McEnroe’nun rekabetiydi. Birbirlerine zıt gibi görünen iki tenisçinin kendi iç dünyalarında nasıl bugünlere geldiklerini anlatan film, karakterlerin çocukluklarından bu yana gelişimlerini ve ilişkilerini yansıtıyor. Bir yandan da Wimbledon Tenis turnuvasının atmosferini ve tenis sporunu tanıtan yapım, cast açısından son derece iyi seçimlerinden dolayı takdiri hak ediyor. Yönetmenin memur tutumu sonucunda pek riske girilmeden beyazperdeye uyarlanan gerçek olaylar, belki de doğru dokunuşlarla farklı noktalara gidebilirmiş. Ancak sadece sinemada spor filmlerini sevenlere yönelik bir iş çıkmış. Sporcu psikolojisi üzerine iyi noktalara değinen Borg/McEnroe, sıkılmadan izlenebilecek ama çok da büyütülmeyecek bir film…

Çocuklar için haftanın menüsünde bu hafta iki film birden yer alıyor. Vizyona giren iki animasyondan ilki Sihirli Müze oluyor. Tarihin önemli figürlerinin canlandığı bu eğelnceli ve bilgilendirici animasyon Çekya yapımı bir iş olarak dikkat çekiyor. Tarz olarak Müzede Bir Gece filmine de benzetebiliriz. Diğer animasyon ise Sevimli Tekneler… Norveç yapımı animasyon yasadışı operasyonları ortaya çıkarmaya çalışan bir kurtarma botunun hikayesini anlatıyor. Konuşan teknelere ilgi duyan çocukların ilgisini cezbedecektir. 

HAFTANIN ÖNE ÇIKAN FİLMİ

Jurassic World: Fallen Kingdom / Jurassic World: Yıkılmış Krallık

Dinolar Bahane, Dolarlar Şahane…

1993 yılında tam bir hite dönüşen Jurassic Park serisi günümüzde Jurassic World olarak devam ediyor. İnsanlığın kötü taraflarının dinozorlardan daha korkutucu olduğu film, ilk filmi aratıyor. Bilhassa tek mekana sıkışan ikinci yarısı filmin senaryo anlamında boğulmasıan neden oluyor. Hayvansever mesajlar veren yapım, yine esprilerle süslenmiş tipik bir aksiyon filmi olmaktan öteye gitmiyor. Çok beklentiye girmeyip, görsel efekt bombardımanına maruz kalmak istiyorsanız gidebilirsiniz.

ŞEF’İN TAVSİYESİ

Hereditary / Ayin

İyileşmeyen Acıların Tekinsiz Travması…

Her sene bir korku filmi öne çıkar ve neredeyse Oscar ödüllerine kadar giden süreçte korku türünü temsil eder. Bu seneki temsilci de Hereditary olarak gözüküyor. Ölümün ardından yas süreci, pişmanlık ve aile içi buhranları merkezine oturtan Ayin, tek cümleyle izleyicisini bir kabusun içine sürüklüyor. Korku filmlerinin klişelerini alıp bunları yeri geldiğinde iyi bir şekilde kullanan yapım, zihninizde hatırı sayılır arızalar bırakmayı başarıyor. Filmin tekinsiz atmosferi ve filmden sonra bile akıldan çıkmayan sahneleriyle yılın iyi işlerinden biri olduğu apaçık ortada diyebiliriz. Korku filmlerinden hoşlanmıyorsanız size uygun olmayabilir. Ancak türün âşığıysanız, beklediğiniz film şimdi vizyonda!