28.08.2018

Sinefil Günlüğü: Wise Blood / Bilge Kan

John Huston’dan Bilge Kan

Edebiyatta Güney Gotiği (Southern Gothic) türünün en büyük temsilcileri kuşkusuz William Faulkner ve Flannery O’Connor’dı. Birçok eleştirisi, makalesi ve kısa öyküsü bulunan, dünya edebiyatının en önemli isimlerinden O’Connor’ın ilk romanı olan Wise Blood (Bilge Kan) edebiyat dünyasında gelmiş geçmiş en büyük eserler arasında yer almaktadır. Kitap, ülkemizde de yayımlanmıştır.

Çok genç yaşta yakalandığı, on dört yıl boyunca mücadele ettiği  ve geçirdiği ameliyatlara rağmen nükseden hastalığı deri vereminden otuz dokuz yaşında hayata çok erken veda eden O’Connor, Amerika’nın güneyinde yaşayan insanlarının bağnazlığını ironik bir şekilde işlemiş ama hep karanlık finallerle kitaplarını sonlandırmıştır. Bilge Kan romanı içinse  “Bilge Kan, kendi iradesi dışında Hristiyan olmuş birinin komik romanı, ama işte bu nedenle de çok ciddi bir roman. Çünkü işe yarar bütün komik romanlar, yaşama ve ölüme ait olmalıdır.” (*) demiştir.

İlk filmi Malta Şahini’nde Dashiell Hammett’le edebiyatla sinemayı buluşturmaya başlayıp son filmi Ölüler’de James Joyce ile noktayı koyarken geride, birçoğu oldukça başarılı kırkın üzerinde film bırakan Amerikan Sineması’nın önemli yönetmenlerinden John Huston’un Flannery O’Connor’ın romanından uyarladığı filmi: Wise Blood / Bilge Kan.

Başkahraman Hazel

Film, koyu katolik bir vaiz olan babasının yalıtımıyla çocukluğunu geçirdiği vadiden alınıp askere gönderilen Hazel Motes’un, yirmi iki yaşında askerden yaşadığı yere dönüşüyle açılır. Oldukça koyu bir katolik olarak askere giden Hazel, döndüğünde artık İsa’yı reddeden ve “farklı” bir şeyler yapmak isteyen, dini duyguları erozyona uğramış bir delikanlıdır. Yaşadığı kasabada artık yerleşim kalmamış, evleri harabeye dönmüş ve ailesi de yok olmuştur. Hazel da bu manzara üzerine komşu kasabaya doğru yola çıkar, gittiği yerde “farklı bir şeyler” yapacağını söyleyerek…

Kasabada 200$’a döküntü bir araba alır ama araba kendisine ait olduğundan çok güzeldir ve arabası hakkında da eleştirilere kapalıdır, her konuda olduğu gibi. Bir köşede patates soyma makinesi satan sokak satıcısını dinlerken, İsa için kendi gözlerini kör ettiğini iddia edip, kanıt olarak da bir gazete haberini gösteren, yanında kızıyla insanlardan para toplamaya çalışan Asa Hawks ile karşılaşır ve onu takip etmeye başlar. Bu arada peşine, kendisi gibi birkaç tahtası eksik ve müzede gördüğü bir fosil mumyayla kafayı bozmuş bir karakter takılır. Hawks’u bulan Hazel, kendisinin yolunun yanlış olduğunu söyler ve elindeki bildirileri alıp kiliseye çıkar, ayinden çıkan insanlara, kendi kuracağı yeni “İsa”sız Kilise’ye gelmelerini öğütler. Orada kimseden para toplanmayacağını, orada mucizelere yer olmadığını, körlerin görmeyeceğini ve ölenlerin de ölü kalacağını, anlatır insanlara.

İsasız kilise

Hazel daha sonra tuvalette adresini gördüğü bir hayat kadınının evine gider ve onunla yaşamaya başlar. Oldukça bağnaz ve ahlakçı bir karakter olan Hazel’ın bu seçimi de filmdeki diğer olaylar gibi oldukça ironiktir. Sokak sokak dolaşıp herkesi kendi İsa’sız yeni kilisesine davet eden Hazel, yavaş yavaş şarlatan bir sokak vaizine dönüşür. Ama Hazel’ın “arınması” nasıl mümkün olacaktır? Kendi renginden olmayanlarla yaşamayı hakaret sayan, ırkçı, yobaz, bağnaz ve hastalıklı ahlak anlayışıyla kendini dış dünyadan yalıtmış bu güneyli halk, Hazel’a da elbette farklı davranmayacaktır.

Sürekli kiliselerle ve çocukluğundaki zor günlerle ilgili kabuslar da gören Hazel, kendi İsa’sız anti-kilisesini inşa ettikçe iyice radikalleşecek ve filmi oldukça karanlık felaket bir sona sürükleyecektir.

Babası ve annesi’nin evlilik dışı çocuğu olan ve annesini kendisini doğururken kaybeden, bu gayrimeşru oluşu yüzünden cennete gidemeyeceğini düşünen ve gazetedeki bir yazara ‘nasıl olsa cennete gidemeyeceğim, o yüzden istediğim erkekle her şeyi yapabilir miyim?’ şeklinde soru yönelten ve Hazel’ı kafeslemeye çalışan Sabbath; gözleri gördüğü halde İsa için gözlerini kör ettiğini iddia edip sahte bir gazete yazısıyla insanların dinsel inançları üzerinden rant sağlayan Hawks; müzede gördüğü ve tüm kanını çektikleri için normal boyutunun yarısı kadar kalan bir insanın mumyasını Hazel’a götürüp “Yeni İsa bu olsun” diyen Enoch, Hazel’a beraber iş yapmayı teklif eden sahtekar Hoover ve yine Hazel’ın gençliğiyle yalnız hayatından çıkış arayan ev sahibesi gibi problemli ve zekice kotarılmış yan karakterleriyle de sinefillerin ıskalamaması gereken bir film Bilge Kan.

(*) Bilge Kan, Can Yayınları 1999 Baskısı’nın Arka Kapağından Alıntıdır..