07.09.2018

Nokta – 100

Fahrenheit 451 (2018)

Genel kanının aksine 1966 yapımı François Truffaut imzalı orijinal filmi çok severim. Kitap kadar derine nüfuz edemese de benim masalsı-distopik diye adlandırdığım bir atmosfer yaratmayı başarmıştı. Yeniden çevrim olan bu film ise 80’li yıllardaki Blade Runner gibi türdaşlarına, karanlık süper kahraman filmlerinin ise tonuna ve süratine özeniyor. Orijinali varken bu filmi izlemek, kitap kokusunu seven birinin e-kitap okumak zorunda kalmasına benziyor.

Rampage (2017)

“The Rock”, dar t-shirtü ve kel kafası ile aynı adamı oynamaya daha ne kadar devam edecek bilmiyorum. Ancak hayatının her alanında çok çalışmayı kendine şiar edinmiş birinin arada sırada oynayacağı filmin senaryosuna bakmasının da kariyeri açısından faydalı olacağını düşünüyorum. Çocuk filmi çekmek istedilerse o başka tabii.

Tomb Raider (2018)

Önceki Tomb Raider’larda başrolü üstlenen Angeline Jolie bir cinsel obje olarak resmedilmişti. Ünlü film eleştirmeni Laura Mulvey’in kullanıma soktuğu “male-gaze” tabirinin adeta “vücut” bulduğu başarısız filmler serisinin günümüz popüler sinemasında pek bir yeri olduğunu düşünmüyorum. Nitekim günümüzde sakil duracak bu karakterizasyondan uzak durulmuş ve Jolie ile karşılaştırıldığında daha zarif görünen, bir yandan da ufak tefek bir oğlan çocuğuna benzeyen Alicia Vikander’a teslim edilmiş. Maalesef filmin tek artısı da bu. Geri kalan her şey, işin mutfağında Spielberg ve Lucas olmadan, beyhude bir dişi Indiana Jones yaratma çabası.

Death Wish (2018)

Orijinal filmlerin bir Red Neck fantezisi olduğu zaten aşikârdı. Bu çomar rüyasını, hayatında ilk kez kamera görmüş gibi davranan bir yönetmenin yeniden çevirmeye kalkması sadece gülünç değil, Trump Amerika’sında varolduğu için de utanç verici.