01.10.2018
Nokta – 101
Western (2017)
Alman yönetmen Valeska Grisebach’ın 2006 yapımı Sehnsucht’tan sonra merakla beklenen filmi Western, Alman işçilerin çalışmak için geldikleri bir Bulgar köyünde yaşadıklarını anlatıyor. İletişimsizlik ve faşizm arasında bir ilişki kuran ve bunu da western janrının “silahsız ve belgesel” versiyonu ile yapmayı deneyen bir filme saygı duymamak mümkün değil. Ancak ortaya çıkan yapım, klasik senaryo yapısına uzaklığı ve ağır ilerlemesi nedeni ile umduğu kadar derin bir iz bırakmıyor.
Mary Shelly (2017)
Frankenstein’ın yaratıcısı Mary Shelly’nin hayat hikâyesinin ilginç olduğu düşünülebilir. Neticede Percy Shelly, Lord Byron gibi figürleri senaryo içine yedirme, dönemin patrik yapısını feminizm silahıyla eleştirme şansı var. Film bunların hiçbirini hakkıyla yapamıyor ve ortaya dengesiz bir can sıkıntısı çıkıyor.
Marrowbone (2017)
İngiltere’den Amerika Birleşik Devletleri’ne göç eden bir ailenin taşındıkları evde başlarına gelenleri izliyoruz. Ne olduğunu tahmin edebilirsiniz sanırım. Filmin en çok beğendiğim yanı temel olarak gotik bir korku filminin taşıdığı öğelere sahip olmasına rağmen renk ve ışık kullanımının tam tersine aydınlık ve sevimli bir yaz gününde hissettirebilmesi. Bunu yaratmak zordur. Başarılı bir işçilik var ama hikaye üslubun enerjisi ile eşleşmeyi başaramamış. Türü sevenler için ilgi çekici olabilir.
My Friend Dahmer (2017)
Ünlü seri katil Jeffery Dahmer’ın lise arkadaşı tarafından çizilen bir çizgi romandan uyarlanan film, karakterin iç dünyasını yansıtmakta ve kendini izletmekte gayet başarılı. Ancak çizgi roman uyarlaması olmasının ceremesini de parçalanmış yapısıyla çekiyor. Bu kadar korkunç bir karakterin doğuşunu izlemek ilgi çekici olsa da akılda en fazla, değinilmeyen sonraki evrelerin merakı kalıyor.
The Greatest Showman (2017)
Kaç film oldu, tamam. Hepimiz Hugh Jackman’ın şarkı söyleyip dans edebildiğini kabul ettik. Bir kez olsun iyi bir müzikal filmde oynayabildiğini de gösterirse bu iş tamamdır.