27.09.2019
Unbelievable: Bir Suç Dramından Çok Daha Fazlası
Netflix’in yeni dizisi Unbelievable, ProPublica ve The Marshal Project tarafından yayımlanan, 2015 yılında Pulitzer ödülü kazanmış makaleden yola çıkılarak Suzannah Grant tarafından yaratılmıştır. Grant hikâyeyi okur okumaz ekrana uyarlamak istediğini, fakat özellikle tecavüz sahnelerini ve Marie’nin yaşadığı acıyla soruşturmayı yürüten dedektiflerin insafsızlığını dengelemek için nasıl bir anlatım yolu seçmesi gerektiği üzerinde bir süre düşündüğünü söylüyor. Daha önce de yaşanmış olayları ekrana taşıyan başarılı yönetmenin bir de Oscar adaylığı bulunuyor.
Little Miss Sunshine, Hereditary ve Wanderlust gibi yapımlardan tanıdığımız Emmy ödüllü Toni Colette ile yine Emmy ödüllü Merritt Wever’i bir araya getiren yapım, Kaitlyn Dever, Danielle Macdonald, Eric Lange, Brent Sexton ve Annaleigh Ashford gibi başarılı oyuncuları da kadrosunda bulunduruyor. Yalnızca eleştirmenlerin değil, genel izleyici kitlesinin de beğendiği dizi özellikle yürekleri burkan bir drama olarak nitelendiriliyor.
Doğrusal Olmayan Anlatım Biçimi
2008 yılında tecavüze uğrayan on sekiz yaşındaki Marie Adler’ın olayın hemen sonrasında hâlâ travma halindeyken farklı polis memurlarına yaşadıklarını mütemadiyen tekrar etmeye zorlanması ve dedektiflerin yanlış sorgulama teknikleri yüzünden verdiği ifadelerde çelişki yaşaması nedeniyle kısa zaman içinde olayın soruşturması kapanır.
Genç kızın ailesinin olmamasına, geçici evlerde büyümesine ve sorunlu kişiliğine, evinde yapılan ilk incelemeler sonucunda herhangi bir bulguya rastlanmaması eklenince, dedektifler ilerleyen zamanlarda kendilerine ulaşmaya çalışan benzer davaları yürüten meslektaşlarını da geri çevirmek bir yana, kapattıkları dosyayı yeniden açmayı ya da soruşturmayı etraflıca gözden geçirmeyi akıllarına bile getirmezler. Hatta zamanında evlerine misafir olduğu koruyucu anneleri de ilk başlarda Marie’yi desteklerken, daha sonra genç kızın dikkat çekmek için böyle bir yalana başvurduğunu düşünürler. Böylece Marie Adler, bir an için kendisinin bile tereddütte düştüğü olayın gerçekliği ve travmasıyla baş başa bırakılır. Polise çelişkili ifadeler verdiği ve en sonunda her şeyin yalan olduğunu itiraf ettiği için toplum tarafından da hor görülen genç kız en azından birkaç yıl rahata eremeyecektir.
Dizi, bir yandan Marie Adler’in yaşadıklarını tüm hüznüyle verirken, simultane olarak da bir yandan 2011 yılına giderek yine bir tecavüz vak’asını ekrana yansıtır. Dedektif Karen Duvall yürüttüğü bu soruşturmayla tamamen tesadüf eseri başka bir eyalette yaşanan bir tecavüz olayı arasında benzerlik bulunduğunu fark ederek bizleri Dedektif Grace Rasmussen’le tanıştırır. Böylece iki başarılı dedektif ekiplerini birleştirerek arkasında herhangi bir iz bırakmayan bu tecavüzcünün izini sürmeye başlar.
Duvall ve Rasmussen’in özel hayatlarından da kesitler sunan dizi, farklı başlayan, daha sonra kesişen, en sonunda da birbirini tamamlayan olay örgüleriyle bizleri sekiz bölümlük inişli çıkışlı bir duygusallığın içine sokuyor ve en sonunda hepimizi tatmin eden bir sonla bitiyor.
Huzursuz Ederek Düşündürüyor
Kadınlarla erkeklerin cinsel taciz suçlamalarına karşı verdikleri tepkilerin farklılığı dizinin ana temasını oluşturuyor; bir yandan genç bir kızın tecavüz soruşturmasını üstünkörü yürüten, verdiği ifadelerde boşluklar arayan, en sonunda da belki de uğraşmak istemediğinden dosyayı kapatan erkek dedektifler, bir yandan da üstlendiği tecavüz soruşturmasını yalnızca iş olarak görmeyip, telef olan kızlara sabırla, anlayışla ve empatiyle yaklaşan ve mağduriyetlerinin farkında olan kadın dedektifler. Sahnelerin gerçekleri birebir yansıtıp yansıtmadıkları bilmiyorum ama Grant’ın daha da dikkat çekmek için özellikle bu farklılıkları daha da sivrileştirdiğini düşünüyorum.
Dizi, alışılagelmiş bir suç dramından daha derin, daha etkileyici ve daha yaralayıcı. Bir yandan acımasız ve hasta ruhlu bir caninin saatlerce işkencesine maruz kalan kızların yaşadıklarına üzülürken, bir yandan da bu kadar titiz çalışan birinin varlığını sorguluyoruz. Geride ne bir parmak izi ne bir DNA kırıntısı ne de bir ipucu bırakan ve yıllarca yakalanamayan bir suçlu, genç bir kızın birçok defa tecavüze uğradığını söylemesine rağmen soruşturma ile ilgilenen polislerin açıklamaları çelişkili bulup dosyayı kapatmaları veya davalar arasında tamamen tesadüfen bulunan benzerlikler, adı gibi Unbelievable’da yaşananlara inanılmasını güç kılıyor.
Aksiyonla değil, derin karakter gelişimleriyle bezeli dizi, bir defada izlenilip bitirilebilir. Zaten muhteşem oyunculuklar ve başarıyla yazılmış bir senaryoyla daha ilk bölümden olayların içinde kaybolacak, bir sonuca varana kadar da bulunmak istemeyeceksiniz.