24.11.2019

Yas Tutmanın En Ölçülü Hali: Sorry For Your Loss

Günümüzde önümüze sunulan bunca dizi ve film varken bir tanesine takılı kalmak ve vaktimizi onun için harcamak epey güç. O nedenle beğenilmek uğruna hikâyeyi olmaması gereken yerlere götürmek, konuya uymayan karakter yaratmak, sırf beğeniliyor diye mantıksız olay örgüsüyle ilerlemek ya da tanınmış yayın kanallarının arkasına sığınmak yapımcıların son zamanlarda attıkları adımlardan yalnızca birkaçı. Durum böyleyken ekranda kaliteli bir yapımla karşılaşmak zorlaşıyor. Kalıpların dışında hareket edenler de bir nevi risk almış oluyor. Yazar Kit Steinkellner da bunlardan biri. Facebook Watch üzerinden yayınlanan dizisi Sorry For Your Loss’un başrolünde kocasının ani ölümünün ardından “yas tutan kadın” etiketiyle karşımıza çıkan Leigh karakteri bulunuyor.

Yas tutmak, ilişkilendirilebilir olduğu kadar izleyiciyi bölümler boyunca ekrana bağlaması bir o kadar zor. Kimi dizinin bu ağır temayı komedi unsurlarıyla harmanlaması da bu yüzden. Fakat bir dram olarak karşımıza çıkan Sorry For Your Loss, gereksiz detaylara yer vermeden, bunaltmadan, dikkat çekmek için abartılı sahne ya da aksesuar kullanmadan, konuyu en sade şekliyle ilgi çekici bir biçimde izleyiciye aktarıyor. Başarısız olması beklenen dizinin her bölümünün en az iki milyon kişi tarafından izlenmesi, eleştirmenler tarafından yüksek not alması, ikinci sezonuyla devam ederek büyük bir başarı yakalaması da bu yüzden.

Diyaloglar ve oyunculuklar o kadar iyi ki düşük bütçe ve sıradan mekanlarla akıllıca yazılmış senaryoya kendinizi kısa sürede kaptırıyorsunuz. Dizi, duygu sömürüsüyle dolu bölümlerle değil, gayet doğal karakterler ve doğru olay örgüleriyle bezeli. Duygulanırken gülümsüyor, kızarken hak veriyorsunuz. Genç yaşta vefat eden Matt karakterinin geride bıraktıklarının kayıplarıyla baş etme yolculuklarına ortak oluyorsunuz.

Diziyi izlenmeye değer kılanlardan biri de oyuncu kadrosu. Başroldeki Leigh karakterine hayat veren Elizabeth Olsen’a Kelly Marie Tran, Jovan Adepo, Mamoudou Athie ve Janet McTeer eşlik ediyor.

Matt ve Geride Kalan Herkes

Kısa bir zaman önce hayatını kaybeden Matt, geride eşi Leigh, kardeşi Danny, kayınvalidesi Amy ve baldızı Jules’u bırakır. Bir de onlarca öğrencisini. Başta Leigh olmak üzere, diğer herkes de hayatlarındaki yeri doldurulamaz bu boşluğu kabullenmeye ve iyileşmeye çalışır.

Hatıraları ağır geldiği için kocasının ölümünün ardından annesinin evine taşınan Leigh, eski bir alkolik olan ve hala alışkanlığından kurtulma sürecindeki kardeşi Jules ve aşırı korumacı annesi Amy ile birlikte yaşamaya başlar. Üç kadın birbirine hem çok yakın hem de bir o kadar uzaktır. Kendi problemlerinin üzerine bir de henüz çözüme ulaştıramadıkları ortak kayıpları eklenince sık sık sürtüşmeleri kaçınılmaz olur. Her biri her yeni günü mümkün olduğunca daha az zararla atlatmaya çalışır.

Matt’in kardeşi Danny ise kardeşi yaşarken bile anlaşamadığı Leigh ile ilişkisini bir yakın bir uzak tutarken annesi ile ise çoğu zaman anlaşmazlık içindedir. İşinden ayrılıp kendine ve isteklerine odaklanmak isteyen Danny, kardeşini kaybetmesiyle yaşadığı acının bir an önce dinmesini istemektedir.

Yarım Kalmışlık Hissi

Dizinin başarısında Elizabeth Olsen’ın katkısı büyük de olsa yan karakterler kesinlikle göz ardı edilemez. Oyuncuların ustalığının yanı sıra canlandırdıkları her bir karakter en az Leigh kadar gerçek ve doğal; hepsinin kaybı büyük. Yine de olay örgüleri daha da derinleştirilebilir, yaşadıkları kayıpla olağan hayatlarındaki akışın nasıl etkilendiği gösterilebilirdi. Yalnızca Leigh etrafında dönen psikolojik savaşlarının yanı sıra kendi özel hayatlarında da hareketlerine yansıyan duygu değişimlerini izlemek bizlere daha tatmin edici bir seyir sunabilirdi. Dizi, bizi detaylı yazılmış karakterlerin geçmişleri ve bugünleriyle ilgili bilgilerle donatıyor donatmasına ama bu bilgileri yalnızca birer sahne içine veya diyaloglardaki satır aralarına gizliyor. Bu da bizi yarım kalmışlık hissiyle baş başa bırakıyor. Karakterlerin geçiştirilmiş gibi duran kısa hikâyelerinin daha da uzatılması ve sürekliliğinin sağlanması daha iyi olabilirdi.

Jules’un evlatlık olmasına ve Leigh ile anneleri arasındaki dinamiklere odaklanılırken, genç kadının iş yerinde iş arkadaşıyla yaşadığı problemi, kendi kariyer hedefleri ve geleceği ile ilgili kurduğu planları göz ardı ediliyor. Amy’nin göründüğü her sahnede devleşmesi; fakat sahne zamanının azlığı nedeniyle maalesef karakterin bir kenara itilmiş gibi görünmesi sık sık kendisinin eksikliğini hissettiriyor; hikâyesinin her bölüme yedirilmesi gerektiğini düşündürüyor. Danny’nin ise neredeyse varlığıyla yokluğunun bir olması ve genel gidişata ne gibi bir etkisi olduğunun sorgulatması diziyi bir nebze de olsa aşağı çekiyor.

Tüm bu eksiklikler hikâyede kopukluk yaratıyor. Yine de belki de Matt’in ölümü sonrasında karakterlerin hissettikleri yarım kalmışlığı izleyiciye somut bir şekilde aktarmak için Steinkellner bilerek böyle bir yol izlemiştir diye düşünüyorum.

Karakterler tamam, olaylar eksik, dizi olmuş.