07.06.2022
Maid İzlemek İçin 5 Neden
Bekar anne Alex, kötü bir ilişkiden kaçarken kızı Maddy için daha iyi bir yaşam yaratmak istemektedir. Evsizliğin üstesinden gelmeye çalışırken geçimini sağlamak üzere evlere temizliğe gitmeye başlar. İlginizi cezbetti mi? Henüz cezbetmedi mi? O zaman bir Netflix mini dizisi olan Maid‘i izlemek için işte size 5 neden:
1. Gerçek Bir Hikâye
Dizi, geçinmek için hizmetçilik yapan Barbara Ehrenreich‘in 2019 tarihli Maid: Hard Work, Low Pay, and a Mother’s Will to Survive adlı anı kitabına dayanıyor. Hikaye özünde doğru olsa da, kitap ve dizi arasında tabi ki bazı farklılıklar var ancak bunlar hikayenin akıcılığına ve gerçekçiliğine zarar vermiyor. Elde hem gerçek bir yaşam öyküsüne dayanan, hem de fazlasıyla gerçek duran bir öykü var. Bu yüzden de değerli.
2. Müthiş Oyuncu Kadrosu
Bir hikâye ne kadar iyi olursa olsun, onu gerçekten özel bir esere dönüştürebilenlerin başında oyuncular gelir. Maid‘in kadrosu gerçekten çok başarılı. Margaret Qualley, Alex rolünde inanılmaz. Karaktere hayat verme şekli son derece inandırıcı ve içten. Ekranda ne zaman görünse gözlerinizi ondan alamıyorsunuz ve bu etkiye sahip tek oyuncu da o değil. Anika Noni Rose, Regina rolünde çok başarılı. Alex, Regina’nın evini temizlemesi için işe alındığında, ikisinin yolları kesişiyor. Regina neredeyse acımasız olma noktasına varacak kadar soğuk bir karakter ve Anika Noni Rose Regina’nın hem soğukluğunu hem de çelişkilerini yanıstırken çok etkileyici. Nick Robinson alkolik Sean ve Andie MacDowell da zihinsel sorunlarla mücadele eden anne Paula rollerinde devleşiyorlar.
3. Akıl Sağlığı ve Alkolizme Nesnel Bir Bakış
Ruh sağlığı şüphesiz ki en az fiziksel sağlık kadar önemli ancak her ne kadar son zamanlarda daha çok konuşulmaya ve üzerinde durulmaya başlanmış olsa da yine gereken değeri göremiyor. Ne yazık ki, ruh sağlığının önemine inanmayan insanlar bile var. Buna benzer zorluklarla karşılaşmak akıl sağlıklarını korumak için savaşan insanların kendilerini son derece izole hissetmelerine neden olabiliyor. Maid, Alex’in çılgın sanatçı annesi Paula’nın karakteri aracılığıyla bunu derinlemesine inceliyor. Seri boyunca, Paula bipolar bozukluğun bir sonucu olarak birçok iniş ve çıkış yaşıyor. Belirtiler günlük yaşamını etkilese de, tedavi olmayı reddediyor ve bu da ne yazık ki daha fazla soruna yol açıyor. Öte yandan Alex’in partneri ve çocuğunun babası Sean da alkolizmden mustarip ve bu konuda ne kadar çabalarsa çabalasın o da büyük çelişkiler içinde boğuluyor.
4. Derinlikli Karakterler
Bir mini dizi olmasına rağmen karakterlerinin derinine inmeyi başarabiliyor. Karakterlerin neyi niçin yaptığı, neden öyle davrandığı ince ince örülmüş olay örgüsünde hiç aceleye getirilmeden zamanı gelince ortaya çıkıyor. Sadece Alex’e ilgi duyan Nate karakteri tek boyutlu olmaktan öteye gidemiyor. Eğer Alex’e onu bu kadar bağlayan duygunun nasıl geliştiğini görebilseydik daha iyi olacağını düşünüyorum.
5. Başarılı Bir Sistem Eleştirisi
Filmlerden ve dizilerden senelerdir tanık olduğumuz kadarıyla Amerika Birleşik Devletleri bireyselliği ön plana çıkaran bir kültür ile yoğrulmuş ve sosyal sistem de bunu destekler nitelikte. Dünyanın her yerinde fakirlik var ancak en çok evsizin de ABD’de olduğu bir gerçek. Alex dizi boyunca çeşitli şekillerde bu sistemin acı zehrini tadıyor. Böylece izleyici de sistemin çarpıklığına an be an, Alex ile yaşayarak tanık oluyor.
Sonuç olarak Maid son zamanlarda yaratılmış en gerçekçi ve samimi işlerden biri. Henüz izlemediyseniz kaçırmamanızı şiddetle tavsiye ederim.