01.06.2017
Ayça Damgacı’yla Şipşak
1-Sinemada izlediğiniz ilk film?
Jaws… İlkokul dörtteydim, müteakip yaz boyunca da denize girememiştim hâlâ açıklarda yüzdüğümde bir Jaws korkusu sarıverir…
2-Kendinize en yakın hissettiğiniz film?
Derek Jarman’in Jubilee filmi… İzledigim zaman, ki çok yıllar oluyor, perdede kendimi görmüştüm. Yaratılan dünyayı çok sevmiştim, o zamanlar dış görünüşüm daha protest idi, 3 numara saçlar, piercing vs. Sonraki yıllarda çok içine girerek izlediğim, sevdigim filmler oldu ama bu denli bir yakınlık hissetmemiştim. Ciddi bir kendini ifade dili arayışındaymışım demek ki.
3-Yarısında çıktığınız film var mı?
Çok hoşlandığım biri beni bir açılış partisinde bekliyordu, heyecandan filme konsantre olamayıp çıkmıştım ve en sevdiğim şalımı salonda unutmuştum. Yani film hiiiiç enterese etmese de yapılan hataları, anlatım dilini analiz etmek amacıyla kalır izlerim ama kendimi tutamayıp yüksek sesle söylenmeye başlayabiliyorum.
4-Bu rolü ben oynamalıydım dediğiniz bir rol var mı?
Galiba bana hiç öyle bir duygu gelmiyor. Bir oyuncu, bir rolü çok güzel oynamışsa gidip ona sarılıp, onu öpücüklere, iltifatlara boğmak istiyorum. Ya da hiç becerememişse, “Yazıktır günahtır bu role, bu rolü bu oyuncuya veren yönetmenin önsezisine…” gibi düşünüyorum.
5-Uykunuzu kaçıran bir film var mı? (Korku filmi olmak zorunda değil)
Dedigim gibi Jaws’ın etkisi büyüktür… Bazen beklenmedik bir şekilde rüyalarıma girer filmler. Sanırım Melankoli filmini görmüştüm rüyamda, aynı durumda büyük çarpışmayı bekliyordum. Annemle birlikte balkondan atlayıp intihar ediyorduk ama ben ölmüyordum ve sevgilimle aynı Thelma ve Louise filmindeki gibi üstü açık bir arabayla çarpışmadan etkilenmeyecek bir yere kaçmaya çalışıyorduk.
6-Hâlâ izlemediğiniz için utandığınız bir film var mı?
Yok galiba… Gerçi sinemacı arkadaşlarla sohbet edince şunu izledin mi bunu izledin mi diye soruyorlar o an bir utanç sarıyor ama hayat karşılaşmalardan ibaret benim için ve zamanlamada bir keramet vardır diye düşünüyorum. .
7-Sinemada kahramanınız kim? (Gerçek ya da kurgusal olabilir)
Fatma Girik hayranıyım. (Kadın) Hamlet olsun ya da diğer filmlerindeki saldırgan, aşık tutkulu hallerine bayılıyorum. Dozu hem fazla hem de delişmen enerjisiyle bir fenomen benim için Türkiye sinemasında.
8-Sizin için bir filmde öncelikli olan hikaye mi yoksa teknik / görsellik mi?
Hikaye, hikaye, hikaye…. Ama Ahmet Uluçay’ın reji defterini görmüştüm. Hem hikaye vardı hem de resimlerin tasviri ve nereden kesip nereye bağlayacağı… Yani hikayesini hareketli resimlerle nasıl anlatacağını yazıyordu. Herhalde sinema dediğin böyle bir şey olsa gerek..
9-İçinde bulunmak istediğiniz bir proje ya da çalışmak istediğiniz bir yönetmen var mı?
Beni oyuncu olarak zorlayıp (duygusal malzemeyi dışarı çıkarmak konusunda elbette), uçuşa geçirecek bir yönetmenle çalışmak isterim. Nuri Bilge Ceylan’ın öyle olduğunu işitiyorum. Ken Loach ve Kim Ki Duk ile çalışmak isterdim bir de… Bir de Pasolini ve Derek Jarman ile hayatta olsalardı….
10-Hayatınız film olsa adı ne olurdu?
Arka Bahçe. Oraya attıklarımız, sakladıklarımız gömdüklerimiz, pis kokularla tütenler ya da güzellikler… Bunları bilerek ölmek…
(Aaaa aslında Gitmek filmi de hayatımdan bir kesit… Siz ‘olsa’ diye sorunca olmuş olduğunu fark ettim).
11-AVM sineması mı sokak sineması mı?
Sokak elbette… AVM’lerde hiç dayanamıyorum film izlemeye. Ama seyirciye ulaşmayı da çok önemsiyorum. Yaşantımızın şekli, bozuk da olsa bir yere evriliyor. Ama ne mutlu ki sokağa da evriliyor. Yaşasın hayat, her biji sinema! .