09.06.2017

The Visit: Yaşlılar Bazen Tehlikeli Olabilir!

Çoğu kişi M. Night Shyamalan ismini ilk kez duyduğunda The Sixth Sense bir hite dönüşüp finaliyle dönemin en çok konuşulan filmlerinden biri haline gelmişti. Ardından Unbreakable, The Signs ve The Village filmleriyle kariyerini iyice parlatan, Steven Spielberg hayranı Hintli yönetmen, bu aşamadan sonra hızlı düşüşe geçti. Özellikle son filmleri The Last Airbender ve After Earth ile dibe kadar çöken bu merak uyandıran yönetmen Hollywood’un kara listesine adını yazdırmıştı. Bu yüzden de yeni projesinde daha küçük bir işe “The Visit” filmine hayat vermeyi tercih etti. Peki bu film onun kariyerinin sonu muydu, yoksa ikinci bahar başlayacak mıydı? Bu sorunun cevabını bu yazıda bulmaya çalışacağız.

Öncelikle filmin konusuna bir göz atalım. Becca (Olivia DeJonge) ve Tyler (Ed Oxenbould) annelerinin kavgalı olduğu ailesine yani büyükanne ve büyükbabasını ziyarete giderler. Becca bu durumu dramatik bulduğundan ve belgeselciliğe ilgi duyduğundan konuyu bir belgesel formatında ele almaya karar verir. Ancak bu iki genç, yaşlı aile bireylerinin tuhaflaşmasıyla korku dolu bir ziyarete geldiklerini anlarlar.

Genelde klasik sinemayı tercih eden Shyamalan, kariyerinin de inişe geçmesiyle farklı bir projeye imza atmaya çalışmış. Filmin konusunda da bahsettiğim gibi filmin tamamı Becca’nın hazırladığı belgeselin kurgulanmış versiyonu üzerinden ilerliyor. Tabii bu bağlamda filmi buluntu filmlerle karıştıranlar olabilir. Bu film kesinlikle bir buluntu film şeklinde ilerlemiyor. Zaten film tanıtım kampanyalarında da buluntu film esprisi üzerinden gitmeyerek bilinçli bir kurmaca filmin içinde olduğumuzu belirtiyor.

Çoğunlukla korku filmleriyle ses getiren yönetmen, daha önceki açıklamalarında artık korku filmi yapmak istemediğini belirtmişti. Bu yüzden de kariyeri inişe geçene kadar, bu türün dışında kalmaya çalıştı. Gel gör ki gelen başarısızlıkların üzerine Shyamalan bir kez daha korku türüne yaklaşmayı tercih etti. Fakat bu sefer bir farkla yaptı bunu. The Visit yani Türkçe adıyla Ziyaret tam bir korku – komedi örneği olarak dikkat çekiyor. Korku öğelerini izleyicisinden mahrum etmeden, filmin bütününde fazlaca güleceğiniz eğlenceli bir film seyirciyi bekliyor.

Özellikle başrol oyuncularının çocuklardan oluşmasından kaynaklı olarak onların tepkileri, zaman zaman muziplikleri ve bir ev filmi havasındaki doğallıkları sayesinde, film eğlendirici kimliğiyle kendini komedi sanan filmlerden daha çok gülmeyi vadediyor. Hatta bir anlamda kendisiyle dalga geçiyor. Film içinde yaptığı göndermelerle Shyamalan, filmografisini özetliyor da diyebiliriz. Bilhassa filmin fragmanında öne çıkan fırın sahnesi de açık bir şekilde Hansel ve Gratel hikâyesine gönderme olduğu söylenebilir.

Senaryo oldukça sağlam bir şablon üzerine oturtularak akılda fazla boşluk bırakmamaya çalışıyor. Bu yüzden de filmin her karesinde başta önemsiz gelen ayrıntılar, filmin sonuna doğru akılda oturduğunda zekice bir kurgunun içinde ilerlediğimizi hissettiriyor. Belki de en çok merak edilen şeylerden biri olan ve yönetmenin imzası gibi olan sürpriz sonlar bu filmde de yerini almış.

Filmin korku figürleri büyük anne ve baba rolündeki Deanna Dunagan ve Peter McRobbie kusursuz oyunculuklarıyla seyirciyi bil hayli şaşırtacaklarını söyleyebilirim. Tyler rolündeki Ed Oxenbould ise filmin adeta komedi sembolü konumunda, gelecek için iyi sinyaller veriyor. Filmin büyük bir kısmında laptop kamerasından filme dahil olan anne rolündeki Kathryn Hahn rolünün gereği çok öne çıkamadığından diğer oyunculara göre daha yapay duruyor.

Tabii filmin eksileri de yok değil. İlk akla gelen eksi, geçmiş video görüntülerindeki çocukların, ana kast oyuncularıyla biraz alakasız seçimler olması, hayati bir hata olmasa da göze çarpıyor. Diğer bir eksi olarak ise filmin handycamler üzerinden yürümesinden kaynaklı olarak bazı mizansenlerin çok kurmaca durması. Kameralar taşınırken ne kadar çarpık görüntüler ve özensiz açılar yakalansa da bu açıların filme gerçeklik anlamında katkıda bulunmadığının altını çizmek lazım. Bir diğer nokta ise bazı sahnelerde fazlaca kullanılan aktüel kamera yani sallantılı kamera, kimi izleyicilerin rahatsız olmasına sebep olacaktır.

Sonuç olarak Shyamalan daha küçük ölçekli bir film yaparak büyük bütçeli filmlerde yaptığı hataları tekrarlamıyor. Korku parodisinin de iyi yapıldığında tadından yenmeyeceğini kanıtlamaya çalışır gibi Shyamalan bu sefer sınıfı geçerek, kariyerinin daha bitmediğini kanıtlıyor. Üstelik bunu yaparken istediği her şeyle de dalga geçiyor. Zekice kurulan hikâye, iyi oyunculuklar, komik mizansenler ve yer yer yükselen gerilimiyle “The Visit” izlenmesi gereken filmler listesine adını yazdırıyor. Korku – komedi severlerin kaçırmaması gereken bir film…