03.06.2017

Filmekimi: Bu Filmi Iskalamayın!

Sinemaseverler iyi bilir, sinema sezonunun açılışı kışın hafiften kendini hissettirmeye başladığı sonbahardır. Sonbaharın da özel bir anlamı var sinemaseverler için. Filmekimi, hem yeni sezonun açılışını yapar hem de sinemaseverlere festival tadında günler yaşatır.

3 – 11 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da serüvenine on dördüncü kez başlayacak olan Filmekimi’nde , Sundance ve Cannes’da adını duyup merakla beklediğimiz, ardından gelen festivallerde beğeni toplayan birçok film yer almakta. Programda öne çıkan filmler sitemizde daha önce yayınlandı. Şimdi sırada yazarlarımızın “İki elimiz kanda dahi olsa bu filmi kaçırmayız” dedikleri filmler var. Her yazarımız bir film seçme hakkı elde etse hangi filmi seçerdi sizce? İşte sorumuzun cevabı ve yazarlarımızın “Asla kaçırmayın” dedikleri tek filmlik seçimleri:

A Perfect Day

Bilindik bir konu, bilindik oyuncular kulağa bilinmedik bir yeniliğin habercisi gibi geliyor. Savaş, arada kalan insanlar, yardımsever batı ve su; Benicio Del Toro, Tim Robbins ve Olga Kurylenko. Bu kadar bilinenden bilinmeyen bir bilinen çıkma ihtimalinden başkası gelmiyor akıllara, kumar oynamak için A Perfect Day ideal adres gibi duruyor.

Tanju BARAN

Carol

Amerikan bağımsız sinemasının en önemli temsilcilerinden biri olan Todd Haynes’ın gelişini kutluyor “Carol”. Uzun zamandır kış uykusunda olan yönetmeni geride bıraktığımız Velvet Goldmine’ın şaibeli ve bir o kadar da tekin olmayan kulüplerinden günümüze ışınlıyor. Rengârenk büyülü bir dünyanın arkasında dolanan o renksiz ve bilinmez basamakları birlikte çıktığımız Arthur’u kaldığı yerde bırakalım ve haftaları, aylara bölercesine zamansız bir dalgada sörf yapan Cate Blanchett’i bu sefer başka bir aşkın kucağında izleyelim. Kısacası Todd Haynes ve Cate Blanchett buluşması: Kaçması ya da kaçırılması sizce muhtemel mi?

Zekican SARISOY

London Road

Seri cinayetler hakkında bir İngiliz filmi olması bile yeterli neden iken, üzerine mahalle sakinleri ile yapılan röportajları ve filmin bir müzikal olduğunu da ekleyin… London Road’un, 2015 Film Ekiminin en orijinal filmlerinden biri olacağı kesin.

İnci TULPAR

Maryland

Alice Winocour tarafınan yönetilen ve bu yıl Cannes Film Festivali’nin “Belirli Bir Bakış” bölümünde gösterilen Maryland, son yılların yükselişteki aktörü Matthias Schoenaerts ve Diane Kruger’i bir araya getiriyor. Psikolojik gerilim türünün güzel örneklerinden biri olacağına inandığım Maryland, Schoenartes’in de yeteneğini bir kez daha gözler önüne serecek gibi. Bu yüzden bile izlemeye değer.

Tümer TOPAL

Me and Earl and the Dying Girl

Sundance Film Festivali’nde Seyirci ve Jüri Özel Ödülü’nü alan film bir anda herkesin dikkatini çekti. Yarışmalar dışında izleyen herkesin de büyük övgüsünü topladı. Konusuna bakıldığında dram ağırlıklı durmasına rağmen yorumlara göre bu dramın yanında oldukça zeki ve eğlenceli bir senaryoya sahip. Son yılların en iyi Amerikan gençlik filmlerinden birini izlemeden olmaz!

İbrahim TOSYALI

Mistress America

“Frances Ha” filmini benim gibi çok beğenenlerden misiniz? Noah Baumbach ne çekse, Greta Gerwig nerede oynarsa o film kesinlikle izlenir diyenlerden misiniz? Cevaplarınız evet ise, bir de filmin, incelikle yaratılmış iki kadın karakterin, naif espirilerle döşeli hikâyesini anlattığını düşünün. Şimdi soruyorum size: Bu film hiç kaçırılır mı?

Tuba BÜDÜŞ

The Lobster

Neden The Lobster? Çünkü son yılların en orijinal senaryolarına imza atan yönetmen Yorgos Lanthimos’un yine orijinal senaryolu yeni filmi olduğundan… Lanthimos’un Hollywood oyuncularıyla neler yapabileceğini görmek için… Lanthimos’un tabuları yıkan sineması için…

Haktan Kaan İÇEL

Son of Saul

Benim gibi ödül sezonu takipçilerinin, listelerde adı geçen filmleri sıcağı sıcağına izleyebileceği ilk seçenek Filmekimi. Bu yıl yine Filmekimi bizi yanıltmadı ve Cannes’da epey öne çıkan, sonrasında Macaristan’ın Oscar’a yollayacağını duyurduğu bol ödüllü film Son of Saul’u (Saul fia) programa aldı. Tabiî ki benim için ödül sezonuna adını yazdıracak (ve hatta yabancı dilde Oscar ödülünü kucaklayacak) filmi bu kadar erken ve beyaz perdede izleyebilmek bulunmaz bir nimet.

Seçil TOPRAK

Youth

La Grande Bellezza ile aklımızı basimizdan alan ve adeta Fellini sinemasını geri getiren Sorrentino, belli ki yine dokunaklı ve derinden yakalayacak bir filmle geliyor. Oyunculuk performansları da şimdiden övgüye boğulan bu film kesinlikle kaçırılmamalı.

Onur KIRŞAVOĞLU