29.05.2017
The Big Short: Batan Dünyanın Malları
Oscar sezonunun başlamasıyla beraber belli filmler öne çıkmaya başladılar. Bu filmlerden biri de adı pek anılmazken, ani bir çıkış ivmesiyle adı listelere dahil edilne bol yıldızlı kadrosuyla The Big Short’tu. Ülkemizde “Büyük Açık” adıyla vizyona girecek olan yapımın ilk anda göze çarpan yıldız oyuncuları arasında Christian Bale, Steve Carell, Ryan Gosling, Brad Pitt, Marisa Tomei, Rafe Spall, Melissa Leo bulunuyor. Filmin içinde bazı bölümlerde Selena Gomez ve Margot Robbie konuk oyuncu olarak filme dahil olmuşlar.
Film hikâye olarak 2008’deki ekonomik krizin perde arkasını konu ediniyor. Finans sektörünün çökeceğini önceden gören Michael Burry ve bu durumu fark eden bir avuç insanın gerçek hikâyesinden uyarlanan The Big Short, bir yandan bu karakterlerin hikayesine yoğunlaşırken, diğer yandan da kapitalizmin kendini imha edişini adım adım gözler önüne seriyor.
Finans sektörü jargonuna hakim olmayan izleyicilerin zaman zaman anlatılanları anlamakta zorlanacağı film, Michael Moore edasıyla olayların cereyan ettiği bölgelere sinsi ve hınzırca sokuluyor. Amerikan halkını ve bankalarını acımasızca eleştirirken, burjuvazi toplumun rahat hayatının ne kadar da diken üzerine kurulduğunu izleyiciye gösteriyor. Toplumun kapitalizm rüyasında kaybolmasından kaynaklı olarak, ekonomik kıyametin her fırsatta yüceltilen Amerikan rüyasına kabus gibi çöktüğünü izlemek ve bununla kalmayarak dönen dolapları adım adım gün yüzüne çıkartıyor.
Filmin en büyük artılarından biri kendine has mizah anlayışı denilebilir. Kapkara mizahını sarkastik bir şekilde senaryosuna yediren film, yeri geldiğinde kameraya bakarak konuşan karakterleriyle, izleyiciyi de filme dahil etmeye çalışmış. Böylece bir belgesel havasında kurmaca bir hikayenin içinde olduğumuzu anlıyoruz. Yönetmen McKay seyircinin karmaşık terimlerle sıkılmaması için elinden geleni yapıyor. Yer yer karmaşık terimleri bir aptala anlatıyormuş gibi anlatıyor. Bu yüzden konuk oyuncularını devreye sokuyor. Ancak bile yaparken, dikkati farklı bir yöne yoğunlaştırarak Amerikan toplumuyla dalga geçiyor. Bazı anlarıyla The Office dizisini de anımsatan The Big Short, son derece sağlam kurulmuş senaryosu ve görsel tercihleriyle bu yılın en iyi filmlerinden biri olduğunu kanıtlıyor.
Filmin oyuncu kadrosunun tek kelimeyle gövde gösterisi yaptığı filmde, öne çıkan performanslara göz attığımızda Christian Bale ve Steve Carell ödül sezonunda adlarından söz ettiriyorlar. Saplantılı ve garip karakter profillerine sahip bu rolleri dengelemek adına da Ryan Gosling’e anlatıcı misyonu veriliyor. Böylece filmin normal karakterinin işlere nasıl dahil olduğunu gözlemleyebiliyoruz.
Son tahlilde The Big Short, çarpık finans sektörünün acı gerçeklerini tüm çıplaklığıyla izleyicisine sunarak, aslında aptalların yönettiği bir dünyada yaşadığımızı yüzümüze çarpıyor. Üstelik bunu yaparken, uzun süresine rağmen hiç sıkılmadan koltuklara çivilenmemizi sağlıyor. Bu yılın en başarılı filmlerinden biriyle karşı karşıya olduğumuzdan dolayı izlemeniz tavsiye edilir.