29.05.2017
Pride And Prejudice And Zombies: Zombiler Arasında Aşk
Klasik eserler daima varlığını sürdürmeye devam ederler. Bu düşünceden yola çıkan birkaç yazar eski klasikleri farklılaştırarak günümüzde aynı materyalden farklı işlerin de çıkabileceğini gösterdiler. Bu tip romanlara mash up adı verildi. Bu işi yapan yazarlardan biri de Seth Grahame-Smith… Yazdığı mash up romanlar o kadar çok tuttu ki, dünya genelinde tahmin edilemeyecek boyutlara ulaştı. Yazdığı romanlardan “Abraham Lincoln: Vampire Hunter” geçtiğimiz senelerde filme dönüştürülürken, Hollywood bu nimeti tek kitapla bırakmamaya karar verdi. Bunun sonucunda da bir Jane Austen uyarlaması olan “Pride and Prejudice and Zombies” ortaya çıktı.
Filmin konusunu anlatmamıza bile gerek yok aslında. Ülkemizde “Aşk ve Gurur” adıyla yayınlanan klasik romana zombilerden oluşan bir evren dahil edilmesiyle ortaya çıkan film, neredeyse romana birebir sadık kalıyor. Romandaki büyüleyici gönüş ilişkileri zombiler ve uzakdoğu dövüş teknikleriyle birleşerek sinemadaki yerini almış. Bu yüzden de klasik uyarlamaya göre artıları da var, eksileri de…
Öncelikle eksilerinden bahsedersek, klasik hikayedeki romantik hava bu filmin içinde de var. Ancak dövüş teknikleri ve zombiler için içine girince ister istemez olabildiğince absürt bir dünyanın içinde kendimizi buluyoruz. Senaryo kendini ne kadar ciddiye alsa da, izleyici tarafından bu durum mizahi bir duruma evriliyor. Neticesinde de komedi sosu bir hayli fazla öne çıkıyor. Özellikle incelikle ve zerafetle dönemi yansıtan kostüm ve dekor çalışmaları, hikayenin atmosferi neticesinde kana bulanıyor.
Genelde romanın uyarlandığı eser, erkek izleyiciler için zaman zaman sıkıcı olabilecekken, filme aksiyonun ve korku öğelerinin dahil olmasıyla dikkatin bir an bile dağılmadığı bir film ortaya çıkıyor. Bu yönüyle de filmin artı hanesine yazılabilecek bir nokta olarak işaretlenebilir.
Oyuncu seçimleri ise karakterler bakımından başarılı denilebilir. Darcy’i oynayan Sam Riley genel tavrıyla romandaki karaktere yakın bir iş çıkartırken, Douglas Booth’ın canlandırdığı Bingley normale göre daha saf bir karakter olarak göze çarpıyor. Sonuç olarak Lily James, Bella Heathcote gibi ileride yıldızı daha da parlayacak genç oyuncu kadrosuyla, sağlıklı bir şekilde kotarılmayı başarılmış bir film olarak akıllarda yer ediniyor.
Birbirinden farklı türü kendi içinde eriten film, bir anlamda hedef kitlesini genişleterek, yer yer durağanlaşsa da, eğlenceli vakit geçirmeyi vaat ediyor. Bir yandan da romantik yönleriyle bu alandaki açlığı gidermeyi hedefliyor. İleride bu film muhtemelen farklı bir deneme olarak akıllarda kalacaktır. Ancak film yeterince izleyicinin onayını alırsa, ileride kültleşmeye müsait yapısıyla kendine has bir hayran kitlesini peşinden sürükleyebilir.
Sonuç olarak hikaye anlamında çok yenilikler barındırmayan Pride and Prejudice and Zombies, klasik romanın ekmeğinden yiyip, popülaritesinden yararlanıyor. Daha ağır ilerleyen tavrından uzaklaştırmak adına zombili de olsa, daha genç kitleye ulaşmayı bekliyor. Çok da olumsuz yönü bulunmadığından bu korku- mizah karışımlı ve aksiyon eklentili uyarlamayı denemenizi tavsiye ederim. Sonuçta absürt bir klasik roman uyarlaması her zaman bulunmuyor.