29.05.2017

Eddie the Eagle: Kartallar Yüksek Uçar

Sinema, hiçbir zaman başarılı insanlara karşı kayıtsız kalamamıştır. Çeşitli sporcular, şarkıcılar, politikacılar, sinema sanatçıları… Hepsi de isimlerinin ölümsüzleşmesi sonucunda biyografik filmleriyle insanlara örnek olmayı sürdürürler. Eddie the Eagle da bu tip bir film olarak dikkat çekiyor. Ancak diğerlerinden farklı olarak defalarca şampiyonlukları ya da başarıları var denemez. Çünkü o daha çok azimin ve mücadeleci olmanın sembolü bir isim: Eddie Edwards…

Kış olimpiyatlarında serbest atlayış dalında sembol isimlerden olmuş bir karakterin hikayesini Eddie the Eagle filminde tanıklık ediyoruz. Sembol olmasının hikayesi anlatılırken, fiziksel görünüşünün de pek sporcuya benzememesinden dolayı önyargılı insanlara karşı verdiği bu savaş gerçekten de bir döneme mesaj vermiştir.

İngilizler de bu olayın unutulmamasını istediklerinden dolayı sinemada yer alması adına hikayeyi Amerikan ortaklığıyla yapımını tamamlamışlar. Filmin ilgi görmesi adına projeye Hollywood’un popüler ve iyi oyuncularından Hugh Jackman dahil edilmiş. Onunla beraber bu ortaklıktan doğan oyuncu kadrosunda pek çok İngiliz oyuncunun yanında, sporun doğasına uygun şekilde İskandinav oyuncular dikkati çekiyor. ABD cephesi ise Jackman dışında yan role Christopher Walken’ı konumlandırarak filme renk katmasına olanak sağlanmış. Böylece seyircinin küçük ama bu önemli bir rolde, daha bilinir bir oyuncu olan Walken ile daha emin adımlarla filmin ilerlemesi sağlanmış.

Görüntü yönetimi olarak çok da başarılı bir film olmayan Eddie the Eagle, daha çok hikayesine güveniyor. Özellikle gerçek olaylardan kesitler içeren insanın ruhuna hitap eden senaryosu, başarılı olmak için ısrarcı olunması ve asla pes edilmemesi vurgusunu yaparak izleyicilerine mesajını vermeyi hedefliyor.

Film oyunculuk anlamında başrol oyuncusu Taron Egerton’ın oyunculuğuna bel bağlayan bir akış içinde seyrediyor. Egerton gerek fiziksel, gerekse karakterinin belirgin özellikleri sayesinde filmi tek başına sürüklerken, Hugh Jackman’dan rol çalıyor. Belli ki bu film için Jackman daha çok pr destekli olarak projedeki yerini almış. Çünkü bu rolü farklı bir aktör canlandırsaydı da, film açısından çok farklı bir değişiklik olmazdı.

Zaman zaman fazla abartılı ve absürt yapısıya bürünen yapım, gerçek dünyadan kopan ilginç bir karakterin hikayesiyle seyircilerin duygusal noktalarına dokunarak, ana karakterle oturup kalkmalarına, empati kurmalarına olanak veren yapısıyla adeta bir anlamda kendini iyi hisset filmi olarak nitelendirilebilir. Filmin başlangıcında İngiliz komedi öğelerine alışmak zor olsa da, film ilerledikçe her şey normalleşiyor. Bu durum insanın yüzünü güldürmeyi başarıyor.

Sonuç olarak sinemasal beklentilere girmeyip, son derece duygusal bu hikayenin büyüsüne kendinizi kaptırırsanız salondan mutlu ayrılmanız olasıdır. Zaman zaman pazar sabahı kuşağındaki tatlı hikayelere evrilen Eddie the Eagle, gerçek bir karakterin sembolleşen hayatına açılan küçük ama ilham verici bir film olarak karşınıza seriliyor. Keyifle izlenebilecek bir seyirlik olarak akıllarda yer edinecektir.