26.04.2016
Kurdun Uyanışı: Vahşi Doğa, İnsan Canavarına Karşı
“Ayı”, “Nişanlı” ve “Tibette 7 Yıl” gibi görsel anlamda büyüleyici filmlerin yönetmeni Jean-Jacques Annaud, bu sefer Çin sermayesinin yardımıyla gerçekleştirilen Kurdun Uyanışı (Wolf Totem) ile izleyicilerine kavuşuyor. Çin’deki tüm festivallerde neredeyse adaylık alan filmi, bir yıl gecikmeyle ülkemizde vizyona giriyor. Çok bekletmeden hemen konusuna göz atalım.
Chen adında genç bir öğrenci 1967 yılında Kültürel Devrim kapsamında Pekin’den Moğolistan’a gelir. Buradaki asıl amacı bir grup sürü çobanını eğitmektir. Yaptığı bu yolculuk ve yaşadığı deneyimler sonucunda şehir hayatından sıyrılan Chen, doğayla iç içe yaşayarak hayatı ilk kez farklı bir göz ile görme şansını elde eder. Benzersiz bir deneyim yaşayan Chen korku, sorumluluk ve özgürlüğün gerçekte ne olduğunu da burada anlayacaktır. Ancak hükümetin baskıcı tutumu doğayı tehdit eder.
Filmin politik yanı, dolaylı yoldan içeriğe harmanlanıyor. Özellikle devlet yetkililerinin olduğu mizansenler, göçebe Moğol halkının uyguladığı baskıyı net bir şekilde gözler önüne seriyor. Hayatları boyunca sadece doğa kanunlarına inanarak yaşayan bu insanların biçimlendirilme çabalarından dolayı, benliklerini kaybetmemek adına yaptığı mücadelenin ilk tohumları filmin geneline serpiştirilerek, gelecekte olacak olayların öngörüsü yapılıyor.
Filmin görsel efektleri kimi zaman yakın planlarda, greenbox’ın varlığını hissettirse de, hayvan doğasını ve içgüdüsünü sonuna kadar izleyicilerine yansıtıyor. Böylelikle vahşi doğanın dengesine ve ritmine hakim olabiliyorsunuz. Moğolistan’ın görsel efekt gerektirmeyen büyüleyici doğal güzelliklerinin de yardımıyla, CGI’ın aksaklıklarını unutuyorsunuz. Çünkü doğanın gerçek yansımasının, aslında hiçbir teknoloji yardımıyla gerçekleştiremeyecek kadar güzel olduğunu anlıyorsunuz. Kendine has etkileyici yapısıyla, sizleri zamanın ötesine bir yolculuğa davet eden görüntüler, Kurdun Uyanışı‘nın belki de en güçlü yanlarından biri oluyor.
O dönemin koşullarından kaynaklı olarak sert kanunlara sahip yaşantısından feyz alınarak, gerçeklik anlamında film doğaya karşı şiddeti gerçek anlamda filmin içine yansıtmayı tercih etmiş. Doğanın vahşi güzellikleri olan hayvanların katliamı, izleyici ciddi anlamda rahatsız edici bir şekilde seyirciye sunuluyor. Bu kanlı katliam sahneleri adeta filmi izlerken canınızı acıtacak cinsten tasarlanmış.
Filmdeki en çarpıcı metaforlardan biri olan evcilleştirilmeye çalışan kurt, aslında Çin hükümetinin Moğollara karşı takındığı tavrı anlatıyor. Yabanın içinde yaşayan insanları, şehir hayatına göre medenileştirmeye çalışmak; bu insanlar medenileştiğinde yabanın içinde nasıl yaşarlar sorusunu akıllara getiriyor. Bu bağlamda Kurdun Uyanışı, göçebe hayat yaşayan bu insanların, hayvanlar gibi doğaya ayak uyduran canlılar olduğunu bizlere hatırlatılıyor. Neticesinde de film, bakir olanın bakir kalması fikrini destekliyor.
Sonuç olarak kırsalların büyüleyici atmosferi ve verdiği mesajlar itibariyle film kesinlikle izlenmesi gereken bir yapım olarak adlandırılabilir. Kimi izleyiciye görsel efektler bazı anlarda yapay gelebilir. Ancak filmin akışına kendinizi kaptırdığınızda, filmin atmosferi sizi ele geçirecektir. Son dönemde insan ve doğa ilişkisini en iyi anlatan filmlerden biri olarak tavsiye ederim.