08.05.2017
Bizim Büyük Çaresizliğimiz
Seyfi Teoman ve Barış Bıçakçı
Seyfi Teoman, 2008 İstanbul Film Festivali‘nde Ulusal Yarışma bölümünde En İyi Film seçilen Tatil Kitabı‘nın senaryosunu oluştururken Barış Bıçakçı’nın “Aramızdaki En Kısa Mesafe” kitabındaki iki öyküsünü kullanmış, Teoman – Bıçakçı ikilisi bu vesileyle tanışmıştı. Bundan üç sene sonra Seyfi Teoman, Barış Bıçakçı’nın bir kitabından uyarlama uzun metraj film projesine başlamış, bunun için de Bıçakçı’nın en özel eseri “Bizim Büyük Çaresizliğimiz“i seçmişti. Film, Bıçakçı’nın kalbe en çok dokunan kitabından uyarlama olması ve 30. İstanbul Film Festivali’nde Halk ve Jüri Özel ödüllerini almasıyla değerlenirken 8 Mayıs 2012’de Seyfi Teoman’ın geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetmesiyle türk sineması adına bir ukteye dönüştü.
20 yıllık arkadaşlıklarındaki en büyük hayallerini, Ankara’da aynı eve çıkmayı sonunda başaran orta yaşlı iki erkek Ender ve Çetin’in hikayesi. Yakın arkadaşları Fikret‘in yurt dışından kısa süreliğine geldiği Ankara’da anne-babasıyla çıktığı yolculukta geçirdiği trafik kazasında anne-babasını kaybetmesiyle ikilinin hayatı bir anda değişir. Fikret’in kardeşi Nihal‘i çocukluk arkadaşları Ender – Çetin’den başka emanet edebileceği kimse yoktur. Aynı eve çıkmalarının üzerinden daha 3 ay geçmeden Ender ve Çetin’in ikinci büyük hayalleri de gerçekleşir, aynı kıza aşık olurlar.
Ender ve Çetin
Baştan şunu belirtmek isterim, “kitap, filminden daha iyi” genellemesi Bizim Büyük Çaresizliğimiz için de geçerli ancak bu sefer durum biraz daha farklı. Her ne kadar verdiği bir röportajda Teoman, kitaptan bağımsız da anlamlı olacak ve romanın resimli halinden öte bir film yapmaya çalıştıklarını belirtse de Bizim Büyük Çaresizliğimiz filmi, kitabı okumayan biri için büyük boşluklar barındıran, barındırdığı anların duygusunu hissetmenin çok zor olduğu ve tek başına anlam taşımaktan çok kitaptaki sessizliğin hüküm sürdüğü zamanları resmetmeye çalışan bir yapım.
Barış Bıçakçı’nın romanı konusunun duruluğuna rağmen Ender’in Çetin’e yazdığı duygularını, düşüncelerini, Nihal’e duyduğu aşkı, iç hesaplaşmalarını ve yarattığı şiiri düşününce görselleştirmek için oldukça zor bir roman. Bıçakçı – Teoman ikilisi de kitaptaki Ender merkezli anlatımın yerine ikiliye eşit mesafede durmayı tercih etmiş. Anlayışla karşılanabilecek bu tercihin öykünün ve üçlü arasındaki ilişkinin etkisini azalttığı ise su götürmez bir gerçek. Filmin bir diğer dezavantajı ise Ender’in kitapta sürekli daldığı anılara yer ver(e)memesi. Ender’in Çetin’le lise yıllarında yaşadıkları, ikilinin geçmişteki karşı cinsle ilişkilerinde aldığı yaralar filmde birkaç replikten öteye geçemiyor. Bu durum Ender ve Çetin’in sıradışı derinlikteki arkadaşlığının, birbirine ve Nihal’e karşı atttıkları sessiz bakışların altının dolmasını engelliyor.
Romandan filme geçişteki farklılıkların tamamı olumsuz değil elbette. Ender’in Nihal’e kalbini verdiği portakal lekeli kitabın J. D. Salinger‘ın The Catcher in The Rye’ı olduğunu, Nihal’in Ender’in odasına daldığı an altta çalan Let’s Pretend‘i, birlikte besteledikleri “İtin olayım kaptan abi” şarkısının ritmini ve sözlerini, kötü olduklarında yedikleri karpuzu, diskoda yaptıkları dansı görüp duyabilmek romanı sevenler için eşsiz sahneler. Seyfi Teoman, uyarlanması imkansıza yakın bir kitaptan (kitabın hayranı olmasının da etkisiyle) çıkartılabilecek en optimum sonuca ulaşmış. Kitabın sonuç bölümündeki Nihal’in adım adım uzaklaşması filmde hızlı ve bir o kadar keskin gerçekleşse de filme eklenen Çetin’in abisi Murat’la edilen masabaşındaki sohbet insanda aynı duvara toslama etkisini yaratıyor.
Nihal ve Başka Hiçbir Şey
Ender, Çetin, Nihal ve hatta Murat… Hepsi kitaptaki karakterlerin vücut bulmuş halleri. Ender’in naifliği, Çetin’in doğallığı, Nihal’in kırılganlığı gözümüzün önünde. İlker Aksum, Fatih Al, Güneş Sayın üçlüsü uyum içinde. Nihal kitapta geçirdiği evrimi (aynı kapsamda olmasa da) filmde de başarıyla geçiriyor. Bir nevi üç kişilik aşk yaşayan karakterleri filmin içinde defalarca birbirlerinin ruhuna dokunurken görüyoruz. Kitapta başrollerden biri olan Ankara karıyla, soğuğuyla ve Kuğulu Park’ıyla filmde de karşımızda.
Bizim Büyük Çaresizliğimiz, kitabından bağımsız düşünülemeyecek ve kitabı kadar olamasa da güzel bir film. Kitabı okuduktan sonra her hatırlandığında verdiği acı tatlı duygu, film ve Seyfi Teoman’ı anımsayınca da hissediliyor. Nihal’e duyulan belki Nihal’in de duyduğu sessizce başlayan aşk, sessiz bir şekilde son buluyor. Mevsimlerin değiştiremediği şeyi zaman değiştiriyor.