09.06.2017
Viral: Salgının Ortasında Ergenlik Sancıları
Korku Filmleri kârlı işlerdir
Hollywood’un ve Amerika’daki bağımsız genç sinemacıların belki de en çok denediği türlerin başında korku filmleri gelir. Bunun nedeni ise açıktır. Korku filmlerinde karmaşık hikâyelere gerek yoktur ve mantıksız her türlü açığı türün atmosferi içinde belli bir noktaya yama olarak açıklayarak üstesinden gelebilirsiniz. Üstelik filmler küçük ya da orta bütçeli olsun, türün sevenleri tarafından ne olursa denenecektir.
Çünkü korku filmi severler yeniliklere açık bir kitledirler. Yeni şeylerle karşılaştıklarında sorun yaratmazlar. Ya da tam tersi klişe bir şekilde aynı donelerden gittiğinizde filmi başlarını dönmezler. Yeni bir bakış açısı getiriyor mu diye bakarlar. Filmlerin de hatırı sayılır gelirler getirdiğini de hesaplarsak, korku sineması adeta bir nimettir. Viral de işte bu küçük filmlerden biri olarak vizyondaki yerini alıyor.
Filmin konusunu kısaca özetlersek şu hikâyeyle karşılaşırız. Emma (Sofia Black-D’Elia) ve Stacey (Analeigh Tipton) iki kardeşlerdir. Babalarının yeni işine tahini dolayısıyla farklı bir yerleşim bölgesine taşınırlar. Burada yeni arkadaşlar, yeni okul ve yeni başlangıçlar onları beklemektedir. Ancak ülke genelinde patlayan ölümcül bir virus salgını sonucunda iki kardeş ve onların birkaç arkadaşı dağların gölgesinde izole olmuş bu kasabada hapsolurlar. Hayatta kalmak için mücadele etmeleri gerekmektedir.
İyi niyetli ama klişelere boğulan bir yapım…
Filmin genç oyuncu kadrosunu göz önüne aldığımızda filmin bir anlamda gençlik – salgın filmi kırması olduğunu söyleyebiliriz. Kasabayla sınırlandırılmış bir alanda insanlara sıkışmışlık hissini sonuna kadar yansıtmaya çalışan yapım, sınırlı görsel efektleriyle benzerlerinin yanında ayakta durmaya çalışıyor.
Filmin oyuncularından Michael Kelly, filmlerde oynadığı yan karakterlerden ve özellikle de House of Cards dizisindeki performansıyla popülerliği kazanmış bir isim olmasından kaynaklı filmin en büyük kozu olarak gözüküyor. Ancak yapımcı şirket, belli ki film için mali anlamda dengeli bir iş çıkartmak adına bu oyuncuyu sadece filmin kadrosunda bulundurmakla yetinmiş. Oyuncu filmin başında önemli bir rolde yer alacağı izlenimi verse de, film içinde neredeyse konuk oyuncu rolüne bürünüyor.
Bu durum da ister istemez filmin başında kurulan salgın hastalık uzmanı bir karakterin parlayacağı sinyalleri veriyor. Tabi ellerinde böyle bir cevher varken, film kendi kendine bir ters köşe yaratarak filmin senaryosunun dinamikleriyle oynuyor. Bu dinamiklerin bir anlamda kısıtlanmasını sağlıyor. Her hareketiyle kendince hareket alanı kısıtlanınca Viral, türün klişelerine yenik düşerek türün içinde kaybolmayı tercih ediyor.
Filmin başrolüne oturtturulan korku nesnesi virüsün temsili solucanımsı görünüşü, ister istemez seyirciye The Strain dizisini hatırlatacaktır. Hatta filmdeki bir haber sahnesinde de dizinin adının geçmesi komik bir tesadüf olmuş. Belli ki senarist diziden etkilenerek (hatta belki de dizinin nedeni grafik romandan etkilenerek) kendi kurgusunu yaratıp filmini kotarmayı başarmış. Böylece esinlenilen noktalarla birlikte film son halini almış denilebilir.
Senaryodaki sorunlar filmin en büyük defosu denilebilir
Sonuç olarak film klişe korku öğelerini klişe bir şekilde kullanarak, bizlere senaryo anlamında gereksiz bilgiler vermeyi tercih ediyor. Kendisinin dahi tam olgunlaştıramadığı senaryo filmin içinde çoğunlukla mantık dışı hataların cereyan etmesine yol açıyor. Genç oyuncuların vasat ve vasat altı performansları da filme dahil edildiğinde, korku sineması içinde unutulacak bir yapımın daha ortaya çıktığını anlıyoruz.
Viral, yaz aylarında sıkıntıdan izlenebilecek bir korku filmi diye özetlenebilir. Film bir çok hata yapmasına rağmen izlenebilirliğinde pek de aksamıyor. Filmin nasıl bağlanabileceği merak duygusu, belki de filmin en güçlü kozu durumuna geçiyor. Viral için korku filmi severlerin serin sinema salonları için izleyebilecekleri bir yapım olarak adlandırabiliriz.