13.09.2016
Modern Klasikler: The Untouchables
Çoğunlukla neo-noir eserler veren usta yönetmen Brian De Palma’nın imzasını taşıyan The Untouchables (Dokunulmazlar) klişe sayılabilecek senaryosuna rağmen sağlam oyuncu kadrosu ve yitirmediği temposu ile bir modern zaman klasiği.
1987 yapımı olan filmin oyuncu kadrosu çok zengin. Kadroda kim yok ki? O zamanlar yıldızı yeni yeni parlayan Kevin Costner, İrlanda aksanının her daim hakkını veren usta kurt Sean Connery, önce acımasız sonra da duyarlı mafya babası rollerinin vazgeçilmezi haline gelen ve Capone rolü için kilo alan Robert De Niro, ve son olarak henüz tıfıl bir Andy Garcia. De Niro’dan sonra ikincil kötü adam kontenjanını ise “adı bilinmeyen ama yüzüne aşina olunan” Hollywood emekçileri kervanından Billy Drago dolduruyor.
Bu kadar sağlam bir oyuncu kadrosuna sahip olan Dokunulmazlar’ın senaryosunun ise gerçek olaylara dayandığını da belirtmek gerek. 1930lu yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’ndeki içki yasağını fırsat bilen İtalyan asıllı efsanevi mafya babası Al Capone kaçak içki satışı ve zorbalıkla gücüne güç katmaktadır. Capone’un yasadışı tiranlığı ile mücadele etmek üzere dönemin içki yasağı bürosu müfettişi olarak Elliot Ness görevlendirilir. Capone’un içki kaçırdığını düşündüğü depolarına polis kuvveti ile yaptığı baskınlardan sonuç alamayan Ness kendi takımını oluşturmaya karar verir. Basının da yakından takip ettiği bu özel ekip birbirinden oldukça farklı ama idealist ve dürüst karakterlerden oluşur. Al Capone’un türlü rüşvet tekliflerini kabul etmeyen bu A takımına basın Dokunulmazlar adını verir.
Tipik bir “kötülere karşı iyilerin mücadelesi” öyküsü olarak daha az deneyimli ellerde darmadağın kalabilme potansiyeline sahip bu filmin kaderini belirleyenlerden biri de şüphesiz ki David Mamet. Oscar Fraley’in Elliot Ness’in ağzından yazdığı otobiyografik özellikler taşıyan aynı adlı eserden uyarlanan filmin senaryosu usta yazar Mamet’e ait.
1930lu yılların atmosferinin son derece başarıyla canlandırıldığı film Mamet’in elinin değdiği belli olan tıkır tıkır işleyen senaryosuyla De Palma’nın usta ellerinde temposunu hiç yitirmiyor. Bu yüzden de Dokunulmazlar, De Palma’nın diğer iki gangster draması Scarface ve Carlito’s Way kadar öne çıkmasa da, filmografisinde sağlam bir yer edinmiş durumda. Ancak filmi özel kılan en önemli sebeplerden biri, filmden bağımsız izlense bile izleyiciyi yerine mıhlayacak kadar gerilimli merdiven sahnesi. De Palma’nın filmlerinde sıklıkla kullanmayı sevdiği tekniklerden olan ağır çekim ile çekilen bu sahne filmin klasikler mertebesine ulaşmasına yetecek güzellikte ve ustaca planlanmış. Hafızalardan silinmeyen malum sahne aynı zamanda, sinefillerin gözünden de kaçmayacak şekilde, Sergei M. Eisenstein’ın 1925 tarihli Potemkin Zırhlısı’nda yer alan ikonik Odessa Merdivenleri sahnesine de açık bir gönderme olarak duruyor.
Orijinal müziği efsane besteci Ennio Morricone’ye ait olan Dokunulmazlar, De Palma’nın zamana meydan okuyan bu klasiğine özendiği her halinden belli olan ama başarısız bir pastiş olmaktan öteye gidemeyen Gangster Squad gibi kimi yeni dönem eserlere her daim tercih edilesi dört başı mamur bir seyirlik sunuyor.