27.05.2017

Vecide: Toplumsal Cinsiyet Hapishanesinde Bir Varoluş Hikayesi

Bazı filmler vardır konusunu bile bilmeden merak uyandırır. Filmin kendisinden önce filmin sosyolojisi ve inşa süreci dikkatinizi çeker. Vecide tam da öyle bir film. Suudi Arabistan-Almanya ortak yapımı olan film, Suudi Arabistanlı ilk kadın yönetmen Haifaa al-Mansour tarafından kaleme alınmış ve yönetilmiş. Film çekilmesi ve gösterimi yasak olan bir ülkede Mansour’un ilk uzun metrajlı filmini çekme sürecindeki kuralları ihlal etme öyküsü, boğucu ve katı toplumsal cinsiyet kodlarıyla kuşatılmış bir memlekette küçük bir kız çocuğunun hayatını kendi istediği biçimde yaşamak için verdiği masum mücadeleyi anlatan filmin öyküsüyle bir tür kader ortaklığı taşır.

Vecide 11 yaşında annesiyle birlikte yaşayan (babası uzak bir yerde çalışır ve her zaman evde değildir), hayat dolu, neşeli, ne istediğini bilen, özgür ruhlu bir kız çocuğudur. Çok istediği bisikleti alabilmek için okulda düzenlenen ödüllü Kur-an okuma yarışmasına katılmaya karar verir.

Riyad’ta sıradan insanların sıradan hayatlarını bir kız çocuğunun yaşantısı üzerinden anlatan film , dini kurallara göre düzenlenen kamusal ve özel hayatın kadınlar için ne kadar zorlayıcı, kısıtlayıcı ve eşitliksiz olduğunu yalın bir biçimde gözler önüne serer. Toplumsal cinsiyet rolleri öylesine keskin ve asimetrik bir biçimde ayrıştırılmıştır ki bu roller bir cinsi özgürleştirirken öteki cinsin hapishanesi olmuştur. Kadın olmak, kadın bedeni taşımak senin hapishanendir. 11 yaşındaki Vecide toplumsal cinsiyet kodlarıyla inşa edilen bu hapishaneyi reddeder ve bisikleti özgürlüğünün anahtarı olarak görür.

Vecide’nin etrafındakilere göre biraz sıra dışı bir kız olduğunu daha filmin ilk sahnesinde ayaklarına giydiği mor bağcıklı Converse’inden anlarız. Zira tüm arkadaşları birbirine benzer siyah renkte ayakkabı giymektedir. Öğretmeni ayakkabısını değiştirmesini istediğindeyse sevdiği ayakkabıdan vazgeçmemek için ucunu siyaha boyar. Dışarı çıkacağı zaman saçlarını bazen yarım kapatır bazen de kapatmaz. Yabancı müzik dinler, okuldaki yaşça kendinden büyük kızlarla arkadaşlık eder. Sevgilileriyle haberleşmelerine yardımcı olur. Dini kurallara göre inşa edilmiş ataerkil toplum tarafından kabulü mümkün olmayan pek çok şeyi çocuk yaşında yapar. Kadınlar için çocukluk bir parça da olsa özgürlüktür çünkü. Toplumsal cinsiyet hapishanesinin henüz tüm parmaklıkları inşa edilmemiştir, arada bir çocuk aklınla bu cendereden kaçabilirsin.

“Bisikletim olsaydı görürdün sen”

Vecide’nin bisiklet isteğinin ‘erkekler kadar’ özgür olma arzusuyla ilişkili olduğunu söylemek aşırı bir yorum olmaz. Zira Vecide başındaki örtüyü alıp bisikletiyle kaçan arkadaşı Abdullah’ı bisikleti olmadığı için yakalayamaz. Abdullah bisikletli diğer erkek çocuklarla uzaklaşır, Vecide geride kalır. İşte tam da o sırada bisiklet almaya karar verir. Tabi bu o kadar kolay değildir. Kadınlara yasak olan pek çok şey kız çocuklarına da yasaktır. Bisiklet kullanmak bunlardan biridir. Vecide henüz cinsiyet rollerini bütünüyle içselleştirecek kadar büyümediği için belki de bu kadar kararlıdır, cesurdur. Öte yandan filmde Vecide’nin annesinin yaşantısı üzerinden din temelli ataerkil bir toplumda kadın olma hallerine yönelik güçlü aktarımlar vardır. Sokağa çıkarken bedeninde gözü dahil her yerini kapatan, kocasından başka bir erkekle aynı ortamda bulunması dahi söz konusu olmayan kadın için ev, saçını açtığı, güzel elbiseler giydiği, makyaj yapıp şarkılar söyleyebildiği bir özgürleşme alanıdır. Ne var ki erkek çocuk doğurmadığı zaman kocasınının başka bir kadınla daha evlenmesini kabul etmesi beklenir.

Vecide, ağızda buruk bir tat bırakan sıcak, sade ve güçlü bir film. Hiç bir şekilde özdeşlik kuramayacağını düşündüğün bir coğrafyada bir kadınla ve onun hayat dolu, ne istediğini bilen, kararlı kızıyla kurduğunuz yakınlığa inanamıyorsunuz. Waad Mohammed hayat verdiği Vecide’de çok başarılı çok sıcak çok sahici. Bana sıkça Persepolis’teki isyankar küçük kızı hatırlattı. 

Bilgen TÜMEN