31.05.2017
Baywatch: Bela Geliyorum Demez, Mayoların Islaklığı Hiç Gitmez
Dizinin Meraklıları Sinemaya…
Modası geçmiş popüler televizyon dizisi uyarlamalarına devam eden Hollywood, yaz aylarının gelmesiyle beraber tatilcilerin varlığından ilham alarak bir dönemin insanları ekrana kilitleyen dizilerinden Baywatch’ı yenilenmiş bir şekilde sinemaya uyarladı. Yönetmen koltuğuna da pek matah işlere sahip olmayan Seth Gordon getirildi. Horrible Bosses ile hatırı sayılır bir gişe elde eden Gordon’un seçimi, belli ki filmin en azından gişe anlamında hedeflenen rakamlara ulaşmasını garanti altına almak olarak yorumlanabilir.
Filmin konusunu kısaca şöyle özetleyebiliriz: Mitch Buchannon (Dwayne Johnson) kendini cankurtaranlığa adamış ve işini mükemmel yapan bir adamdır. Her sene olduğu gibi cankurtaran olmak isteyen çaylakların teste tabi tutulacağı dönemde iki olimpiyat madalyalı Matt Brody (Zac Efron) ekibe direkt katılım sağlamak ister. Ancak Mitch prensipleri olan bir adam olduğundan onu da teste sokmak ister. Bu olaylar olurken üst üste şüpheli cinayetlerin işlenmesiyle ortalık karışır. Mitch ve diğer Baywatch üyeleri bu esrarengiz olayları çözmek için her şeyi yapacaklardır.
Diziye Göre Filmin Tonu Tutturulamamış
Klasik dizideki genel şablonu kendine göre yorumlayan yeni Baywatch, yakışıklı ve adaleli erkeklerin sahilde koştuğu, güzel kadınların daracık mayolarıyla fetiş objesine dönüştüğü bir suçlu zevk gibiydi. Genelde polisiye vakaları, fiziksel performansları ve zekalarıyla çözen cankurtaranlar hafif mizah ile televizyonda seyirciye sunuluyordu. Ancak 2017 model Baywatch’ta bu dengeyi tutturmakta zorluk çekilmiş gibi gözüküyor.
Olabildiğince sulu mizahı kullanmaktan çekinmeyen yapım, bel altı esprilerini munzur ve edepsizce sunmaktan çekinmeyen yapısıyla adeta ergenler için yapılmış bir vizyon tuzağı görünümünde sinemalarda yerini alıyor. Polisiye kısımlar olabildiğince basit tutulurken genel hatlarıyla karakterlerin hepsi karikatürize ve yapay karakterler olarak izleyiciye sunuluyor. Komedi filmlerinde bol bol kullanılan klişeler, aptal karakterlerin varlığıyla sığlığın üst noktalarında kulaç atıyorlar.
Filmin amacının hikaye anlatmaktansa bir anlamda alt metin olarak ekip olmanın önemine vurgu yapmak olduğunu söylersek yalan söylemeyiz. Ama filmi izlediğinizde bu mesajı verirken türlü şaklabanlığın cereyan etmesi ve varolmayan noktalarda aksiyon mizansenleri yaratılmasına tanıklık etmeniz gerekiyor. Film çünkü bu mesajı birkaç yerde izleyicilerin gözüne sokmak dışında hikaye olarak bir şey vaat etmiyor.
Filmin Karakterleri Arzu Nesnesi Olmanın Ötesine Geçemiyor
Baywatch algısı bir anlamda görsel olarak güzel kadınlar ve yakışıklı erkeklerin ötesine gitmiyor. Oyuncuların görsel nitelikleri dışında rollerinde varlık gösterememelerini bir kenara bırakırsak, filmin kötü karakterlerinin dahi filme ait olmadığını söylemekte fayda var. Genel anlamda bir ergenlik fantezisinin görsel bir tasviri olarak yorumlayabileceğimiz yapım, ne yazık ki büyük bütçeli bir çöp olmaktan öteye gidemiyor.
Gerçi izleyici de bunun farkında denilebilir. Baywatch’ı izleyecek olan kitlenin çoğunluğu oyuncuların varlığı nedeniyle filme ilgi duyacaktır. Ya da diziyi izleyen kesimin nostaljik açılımlar yapmasına olanak verildiği söylenebilir. Bu amaçlı dizinin popüler oyuncuları Pamela Anderson ve David Hasselhoff filme cameo şeklinde dahil edilerek jest yapılmış. Öte yandan film kendiyle dalga geçen tarafını fazlaca hissettiriyor. 90’lar nostaljisini bir anlamda 90’lar parodisine dönüştürüyor.
Dizinin eski versiyonuyla görsel kimi detaylar dışında benzerlik göstermeyen film, olabildiğince sulu mizaha sırtını dayayan, aksiyon sahnelerinden güç alan ve daha çok kafa dağıtmalık bir iş olarak tasarlanan bir izle-unut filmi diyebiliriz. Filmin 3D olmaması büyük talihsizlik olmuş. Gerek erkekler, gerekse kadınlar açısından bu yönüyle daha da ilgi görebilirdi.