29.09.2017

24. Uluslararası Adana Film Festivali Günlükleri #4

Festivalde 4. günün filmleri kısaca şöyleydi:

AŞKIN GÖREN GÖZLERE İHTİYACI YOK

Onur Ünlü’nün adeta bir fabrika gibi çalıştığı bir yılda yeniden Ünlü filmiyle karşılaşmak pek bizi şaşırtmıyor. Yönetmen kara filmde ürettiği yeni filminde farklı bir stil denemeyi tercih etmiş. Altın oran kadrajların ve ses bandı oyunlarının bolca kullanıldığı filmde, mizah dozajının polisiyeyle harmanlanmasına tanıklık ediyoruz. Filmin senaryosu tipik bir Onur Ünlü senaryosu iken stil tercihleri nedeniyle sanki filmi başka bir yönetmen yönetti izlenimi verilmiş. Yer yer absürt komediye evrilen yapım, fetiş fanteziler, femme fatale karakterler, kan ve delirmeye giden yolda uçuk bir film noir örneği olarak yorumlanabilir. Onur Ünlü’nün stil anlamında en ayrıksı filmi denilebilir.

CLOSENESS

Kantemir Balagov’un gerçek olaylardan esinlenerek çektiği filmde bir Yahudi ailenin kaybolan kızlarının izi sürülüyor. Ailenin hayatından kesitler sunulurken, kızın bilhassa aşk hayatına yoğunlaşılıyor. Durağan bir yapıda seyreden yapım, neredeyse hiç yapay ışık kullanmayı tercih etmiyor. Bu yüzden de karanlık kadrajların bir süre sonra çekilmez hale geldiği yapım, dini çatışmalar ve Rusya iç işlerine içeriden bir bakış yapıyor. Ancak film anlattığı hikayeyi yaratıcılıktan yoksun bir şekilde sununca albenisi olmayan bir işe dönüşüyor. İzlemesi zor ve vasat bir deneme diyebiliriz.

KÖRFEZ

Yapımcılığıyla daha çok tanınan Emre Yeksan yönetmenliğe soyunurken yeni filminde İzmir’deki yazlığa dönen Selim’in bir tanker kazası sonrası yayılan kokudan dolayı terk edilen bir şehirdeki hayatı mercek altına alınıyor. Ancak film her ne kadar bolca parlak fikri olsa da mesaj kaygısının altında eziliyor. Üstelik bu mesajı alt metin olarak vermek isterken salondan seyircinin mesajı anlamadan çıkmasına vesile oluyor. Yönetmenin ilk yönetmenlik denemesinden sıkıntılı ayrıldığı söylenebilir. Çünkü filmde birbirinden gereksiz imge, devamlılık hataları ve her şeyden biraz koyayım sevdası yüzünden ortaya çıkan savruk düzen sorunları var. Oyuncu yönetiminin zayıflığı ve yapay efektler de hesaba katıldığında ulusal yarışmanın en hayal kırıklığı yaratan filmi ortaya çıkıyor.

DAHA

İnsan kaçakçılığı üzerine çarpıcı bir film olan Daha adeta tokat gibi seyircinin yüzüne çarpıyor. Bir baba oğul ilşkisi üzerinden mültecilerin ne eziyetler altında umut yolculuğuna çıktığı sergileniyor. Yönetmen Onur Saylak ilk yönetmenlik çalışmasının altından başarıyla kalkıyor. Filmdeki şiddet dozu yüksek sahneler, Türk sinemasında az gördüğümüz bir yapının kapılarını açıyor. Cesur hamlelerle film yılın en iyi Türk filmlerinden biri haline geliyor. Çarpıcı ve etkileyici olmayı başarırken, filmin başrolündeki iki oyuncu Ahmet Mümtaz Taylan ve Hayat Van Eck adeta karşılıklı döktürüyorlar. Türk sineması son derece gelecek vaat eden bir oyuncunun habercisini müjdeliyor. Yılın kaçırılmaması gereken yerli yapımı olarak son noktayı koyabiliriz.