24.08.2022

Vizyon Dışı: Mulholland Falls

Ünal LAP

Film Noir 101

Dedektifler, fötr şapkalar, yağmurluklar, karanlık atmosfer, yumuşak bir saksafon solo, çarpıcı bir kadın, elini rüzgara siper edip sigarasını yakan ve viskisinden bir yudum alan mutsuz ve öfkeli bir erkek… Tüm bu kavramları içeren filmleri şöyle bir düşünün ve kafanızda hepsini bir yelpazeye yerleştirmeye çalışın. Aksiyon desen değil, daha doğrusu aksiyon da var ama filmin tek yönü bu değil; ekran başında huzursuz edecek seviyede bir gerilime sahip, draması zaten buram buram… işte Film Noir (dilimize geçen adıyla Kara Film) tam olarak bu.

Diğer pek çok türden beslenip kendi karışımını oluşturan, bu karışımı ise daha sonra kendisiyle özdeşleşecek olan bir takım temalarla soslayan özel bir tür. Hem anlattığı hikâyeler, kullandığı objeler hem de yarattığı atmosfer kendine has ve etkileyici. Kara Film, gizem dozajı yüksek bir polisiyeyi anti-kahramanların çevresinde dönen bir anlatımla yüksek kontrastlı karanlık bir atmosfer yaratarak sunan ve özellikle 40’lı yıllar ile 60’ların sonuna kadar uzanan dönemde altın çağını yaşamış bir film türüdür.

İlginçtir ki en başta kendi özel ismiyle bilinmez. Yıllar sonra film kuramcıları ve eleştirmenler aynı özellikleri taşıyan bu pek çok filmin bir çatı altında toplanabileceğini görür. Artık, yapıldıkları dönemde ait oldukları genre pek bir karışık olan kimi önemli filmler, belirli bir genre’nın önde gelen eserleri olarak anılabilir duruma gelmişlerdir. Önde gelen Kara Filmlere Double Indemnity, Kiss Me Deadly ve Touch of Evil örnek gösterilebilir. 60’ların sonundan itibaren ise Kara Film özellikleri taşıyarak üretilen filmler Neo Noir adıyla anılır. “Neo” olmasının nedeni, hem işledikleri konuların modernleşmesi ve özellikle teknolojiden etkilenmesi, hem de üretimi esnasında belirli özelliklerin bile isteye “Film Noir”lardan alınması, bir nevi zamanında belirli bir genre’ya ait olmaksızın yapılan Film Noir’lara öykünmedir.

Las Vegas’ta Gizemli Bir Cinayet

Bu özel genre ile alakalı bir paragraftan sonra artık sadede gelmeli: Mulholland Falls. 1996 tarihli nispeten az bilinen bu eser, Yeni Zelandalı yönetmen Lee Tamahori’nin ikinci uzun metrajlısı. 50’lerde Amerika’da kol gezen mafyacılığı Las Vegas’tan uzak tutmak için kurulan özel bir dedektif ekibinin çevresinde ilerleyen Mulholland Falls, güzel bir Neo Noir örneği. Kötülükle sert şekilde mücadele eden “kötü polis” figürleri ve anti-kahramanımız Max Hoover’ı (Nick Holte) merkezine alan hikaye anlatısı türün gereksinimlerini pekala yerine getiriyor.

Mulholland Falls’da en dikkat çeken özellik ise eserin adeta 50’ler ve 90’ların bir bileşimi olması. İşlediği konunun temeli 50’lerin soğuk savaş manyaklığına dayanırken gövdesi de komplo teorileri bol 90’lar hikâyelerinden besleniyor. 50’leri anlatan bu eserde 90’ların net dokunuşlarını hissetmek mümkün. Kült sahneler ve kaliteli diyaloglarla desteklenen anlatı, içerdiği twistlerle de izleyiciyi şaşırtmayı amaçlıyor. Femme Fatale figürünün kapladığı yer klasik bir Film Noir yoğunluğunda olmasa da Allison Pond (Jennifer Connelly) sahnelerinde de çarpıcı bir erotizmle soslanmış derin bir gizem var.

Anlatısal özelliklerinin yanısıra teknik açıdan da bazı dikkat çekici özellikler taşıyor Mulholland Falls. Dedektif Hoover’ın geçmiş günleri hatırladığı pek hoş o sahnede pastel pembelerle desteklenen fade cutlar adeta tutku hissi beyaz perdeye nasıl taşınabilir sorusunun cevabı niteliğinde. Benzer şekilde çöldeki kovalamaca sahneleri de böylesine gergin bir durumda sakin kalmayı başarabilen kanunsuz kanun adamlarımızın sakinliğini ilginç bir şekilde bizim de hissetmemizi sağlıyor. İçerdiği gerilimle paralel bir müzik ama zıt oyunculuk içeren çöl kovalamacası, dönemin dedektiflerinin ne büyük bir güce sahip olduğuna delil niteliğinde denebilir belki de.

1950’lerin Las Vegas’ını, dönemin cinsiyetçi toplumunda kadının yerini ve polisiye bir aksiyon hikayesini Kara Film genresı üzerinden anlatan Mulholland Falls, zaten doğası gereği gizemli olan Kara Film anlatısını bir de 90’ların komplo teorici hikâyeleriyle daha da gizemli hale getiriyor ve estetik bakımdan güçlü özellikle birkaç sahneyle de destekleyerek ortaya güzel bir Kara Film örneği çıkarıyor. Görece az tanınmasına rağmen önemli ve izlemesi keyifli bir yapıt.