21.06.2018
İhanet Filmleri
İnsanlık tarihi kadar eskidir aşk ve ihanet… En eski uygarlıklar aşk uğruna doğmuş, ihanetin öcü uğruna bitmiştir. Kralından diktatörüne, kraliçesinden harem cariyesine dek her insanoğlunun aşkı uğruna yaptıkları ile doludur tarih sayfası. İlham perisi “insan duygu ve davranışları” olan sinema sanatı için de, aşk ve ihanet en önemli unsurlardan biri olagelmiştir. İster tarihi bir filmde, uygarlığı anlatsınlar; ister sıradan bir insanın günlük hayatını işlesin, senaryonun bir köşesinde ya aşk ya ihanet çoğu zaman ikisini birden görebiliriz. Senaryonun baş köşesine ihanetin/aldatmanın oturduğu filmleri yazdık bu dosyada.
Akıp giden hayatın yönünü değiştiren unsurun ‘ihanet’ olduğu filmlerin kimileri öfkemizi kimileri ise merhametimizi uyandırıyor çünkü aşkın ve aldatmanın tek bir yönü yok. Herkes kendisine göre haklı. (Yoksa değil mi?) İzleyelim görelim, okuyalım konuşalım… İhanet dosyası huzurlarınızda…
Anna Karenina
Joe Wright’ın beşinci uzun metrajı ve üçüncü kez baş rolü Keire Knightly’ye teslim ettiği film Anna Karenina. Meraklısında heyecan dalgası yaratarak geliyor sinemalarımıza çünkü bu bitmez, ölmez Tolstoy klasiğinin sinemada da kredisi bitmiyor. 1911 yılından başlayarak gerek televizyon gerek sinema olsun tam yirmi dört kez hayat verilmiş ekranda Anna’ya. Üstelik Anna karakterinde rastladığımız isimler arasında Vivien Leigh, Greta Garbo gibi isimler de var. Şimdi bu isimlerin yanına ekleniyor Keira Knightly. Kendisinin oldukça teatral bir oyuncu olduğunu söylesem de tiyatronun tek tipleştirmeye değil karakteri açımlamaya yarayabileceğini de biliyoruz. Yani sinemada belki komik kaçabilecek teatral oyunculuk tiyatrovari bir eserde göze batmayabilir. Ancak siz elinizdeki malzemeyi kartonlaştırırsanız maalesef seyircinin alımlaması gereken duyguları ifadede yetersiz kalırsınız.
Joe Wright imzalı Anna Karenina, kostüm draması olmaktan sıyrılmış –belki tesadüfi de olsa, yönetmen bazı zorunlu tercihlerden dolayı filmin yapısını değiştirmiş- ve “cüretkâr bir şov” ifadesini gönül rahatlığıyla kullanabileceğimiz bir esere dönüşmüş. Bu haliyle bile seyircileri böleceği kesin. Önceden koşullanmış olarak bir dönem draması ve melankolik aşk bekleyenler konu açısından bu beklentilerini elbette bulacaklar ancak bir film geleneği olarak klasik bir anlatı yapısı bekleyenler epeyce şaşıracak diyebiliriz. Tabiî sevmek, beğenmek yine izleyiciye kalmış ancak Wright’ın adeta ya batacağı ya çıkacağı bir proje izlenimi veren Anna Karenina takdir edilesi bir yapıt.