21.04.2016
Karakter Mutfağı: Alice Howland
Hatırlatıcının büyük önem arz ettiği zamanlar
Bundan çok değil sadece birkaç yıl evvelinde dolaplara yahut gün içinde sıkça göz göze gelinen uğrak noktalara asılırdı unutulmaması gerekenler. Onları unutmak büyük bir risk taşırdı. Unutmamak ise öyle zorlayıcı ve vakit alıcı bir eylemdir ki! Gün içinde yahut geride kalanlar arasında onca şey arasında her birini dosyalama ve rafa kaldırma sürecinde ise kurtarıcı görevi üstlenen ana karakterler ya iyi bir hafıza ya da az evvel bahsi geçen o notlar olur. Dil bilimci Alice için ise hafızası artık yavaş yavaş ofisteki eşyalarını toplamaya başlamıştır: Emekliye ayrılma vakti.
Orta yaşlarında seyreden, ödevlerini zamanında yapan, akademiye sırtını yaslamış Alice Howland şimdilerde biriktirdiklerinden kurtulma döneminde. En kıymetlisi olan ailesi ve kucağında kalınca kitaplarıyla karşılamaktan büyük haz aldığı her halinden belli olan akademi onun için olmazsa olmaz ikili. Bu ikili karşısında aldığı yenilgi ise Alice’e kendisi ile olan çatışmadan daha büyük bir yıkımı bırakıverir.
Önce cümleleri toparlayamaz ve verdiği seminerlerde bocalar Alice. Akabinde kavramlar, isimler ve derken ailesine ve kendine ait olan değerler listesindeki her kavramı tek tek çizmeye başlar. Öyle ki zaman içerisinde, hep koştuğu rampalar dahi tanıdık gelmemeye başlar artık. Zihninin bulanıklaşmaya başladığı andan itibaren, zaten yokuş aşağı gideceği her halinden belli olan süreç içerisinde kontrolü elinde tutmak ister Alice. “Tıpta her şeyin bir çaresi var” der elbette; lakin tıp ya da başka bir masanın yeni misafirleri çekemeyecek kadar ağır olduğu anlarda o, çözümü hayatı mutlak basite indirgemekte bulur. Zaten hali hazırda var olan argümanları demet demet özele arşınlamak uğrunda koşulan ve zirvesi görülen ancak hiç ulaşılamayan bir dağ zirvesi gibidir. Şimdi olanı olduğu gibi kabullenme vakti. Zamanı gelmeden evvel diyen ilaç endüstrisi içinde o endüstrinin sunduklarının da birer unutulan, karıştırılan nesneler topluluğunda yerini almasıyla uzay çağının en büyük yardımcısı Alice için hazır olda bekler. Mobil telefonuna karalar her şeyi Alice. Ufak notlarını en ulaşılabilir haliyle bir bulmacanın bir sonraki hamleye bel bağladığı ölçüde merak unsuru ile bezer. Sistemli bir bulmacanın içinde koşulası dar bir labirente kapıları araladığı anda, kendi yarattığı labirentte bir an için kaybolur kadın. Her şey bir toz bulutuydu dercesine çevresine bakar. Renk paletinde tam olarak kestiremediğimiz bir renk huzmesinin derinliklerinde, derinin altındaki başka başka Alicelerin boşluğuyla tanışırız. Zira o değildir sadece kaybolan satırların nerede olduğuna değil, nereden geldiğine şaşıracak olan. En az onunla birlikte sırt sırta başka bir kadın, ona hayat veren Julianne Moore ve perdenin görünmez tarafındaki seyircide katışıksız bir hükümsüzlük içinde sallanır: Bilinmeyenin nereden geldiğine, nereye gideceğine bakamamanın verdiği o hükümsüzlük.