29.05.2017

Allegiant: Kayıp Cennetin Peşinde

Hollywood çok tutan kitap uyarlamalarını film yapmaya devam ediyor. Daha önce iki filmiyle vizyondaki yerini alan Divergent yani Uyumsuz serisi, Allegiant ile serisine üçüncü halkayı dahil ediyor. Yandaş adıyla ülkemizde beyazperdede izlenilecek film, çok okunan kitap serisinin aslında üçüncü ve son kitabıydı. Ancak ekonomik şartların baskısıyla, yapımı üstlenen stüdyo son kitabı ikiye ayırarak daha çok kar elde etme yoluna girdi. Sonuç olarak finalin ilk yarısı ile beraberiz.

Filmin konusuna kısaca değinelim. İkinci filmde kahramanlarımızı yönetimi devirirken bırakmıştık. Kurucuların bıraktığı kutu açıldığı anda, insanların dış dünyaya açılmaları öğütlenmişti. Ancak başa geçen Four’un (Theo James) annesi Evelyn (Naomi Watts), halkın dışarı çıkışlarını yasaklar. Bunun üzerine Tris’in (Shailene Woodley) önderliğindeki bir grup cesur grubuna mensup uyumsuz genç bu yasakları delerek duvarın öteki tarafına geçerler. Burada onları yeni gerçekler beklemektedir.

Serinin yeni filmi, ikinci filmde olduğu gibi yol filmi olarak tanımlanabilir. Yeni şeyler keşfetmenin heyecanıyla, sistemin dışına çıkmak isteyen genç bir grubun arayışlarına bu filmde de devam ediyoruz. Tabii diğer filmleri düşündüğümüzde aslında ilk filmin giriş filmi olduğunu hatırlarsak, serinin tüm halkalarını aynı doğrultuda ilerliyor. İlk filmde sınırlı alanın keşfi, ikinci filmde duvar sınırına kadar belirlenen alanların keşfi söz konusu oluyor. Bu filmde de bu duruma duvarın ötesinin keşfi ekleniyor.

Serinin üçüncü bölümünün kurgusu aslına bakılırsa senaryo anlamında Mad Max: Road Fury ile benzerlikler içeriyor. Doğrudan olmasa da aynı tema üzerinden giden bir hikayeye tanıklık ediyoruz. Hatta dördüncü filmi de bahsettiğim benzetmeyle eşleştirme amaçlı kullanılabilir. Mad Max’teki bilinmeyene ve vaat edilmiş cennete ulaşma hevesinin ardından gerçeklerle aydınlanan insanların hatalarını düzeltme evresine odaklanıldığını söyleyebiliriz. Allegiant’ta bu fikir üzerinden ilerleyerek hikayesine, genç izleyicileri beyazperdeye bağlayacak pembe dizileri hatırlatan duygusal sahneler yerleştirildiğinde, hemen hemen aynı sonucuna ulaşan işlere rastlıyoruz.

Tabii filmi sadece Mad Max ile sınırlamak saçma olur. Çünkü genelde ütopik hikayelerin çoğunda, aynı meseleye değinmek biraz alışkanlık halini alan bir durum olarak özetlenebilir. Kaosun hakim olduğunu zamanda, düzeni getirmeye çalışan insanların mücedalesini isyankar ve seyircinin duygularını ayağa kaldırır bir biçimde yapmak klişe bir tutum olsa da, etkili olduğundan popüler bir serinin içinde bir kez daha kullanılıyor.

Sonuç olarak aynı filmi neredeyse üçüncü kez çekiyorlar. Fragmanını izleyenler adına çok da sürpriz içermeyen Allegiant, tahmin edilebilir hamlelerle ilerleyen ve neredeyse hiçbir karakterin kişisel gelişimlerinde aşama kaydedemedikleri ve aynı kaldıkları bir film olarak da düşünelebilir. Uyumsuz serisi kitaplarının okuyucuları, fantastik gençlik filmlere severlere ve türün takipçilerine bir haftasonunda izleyebilecekleri ortalama bir film olarak önerilebilir. Bu serinin en büyük rakibi Hunger Games ile karşılaştırdığımızda, Hunger Games’in daha görkemli bir film olduğu söylenebilir.

Bir tutam sistem eleştirisi, bir tutam duygusal gençlik aksiyonu, bir tutam da çok satan kitap uyarlaması… Allegiant sinemalarda…