06.02.2018
O AN: A Decent Woman
Kim Edepli Kim Edepsiz ?
2016 yılında İstanbul Film Festivali’nin programında yer alan A Decent Woman (Edepliler) filmi aynı yıl yapılan bir diğer film olan Toni Erdmann gibi modern toplumun şehir insanına eleştirel bir yaklaşımı ele alıyor. Yönetme Lukas Valenta Rinner giyinik üst sınıf üyeleri ile aynı mahallede yaşayan çıplak topluluk arasındaki farklılıkları ele alıyor. Bu iki grup arasındaki köprüyü ise Belen karakteri kuruyor. Film Belen’in bir çeşit modern kölelik olan hizmetçilik için başvuruda bulunması ile başlıyor. İşe başladıktan sonra Belen’le bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu yolculuğun başlarında Belen ev temizliği işini donuk bir yüz ifadesi ile yapan mutsuz bir kadın. Zamanla bu yolculuk Belen’in farkındalıkları, şaşırmaları, değişimi, ruhsal ve cinsel anlamda özgürleşmesi yolunda ilerliyor.
Belen, temizlediği camların sabun damlaları arasından dünyaya bakarken bambaşka bir insan oluyor. Bir gün çalıştığı zengin ve dolayısıyla toplumda saygın kabul edilen ailelerin yaşadığı mahallede bulunan parkta onlara komşu nudist bir topluluğun yaşadığını fark ediyor. Ve tabii ki üst sınıfa mensup halk bu edepli olmayan topluluğun parktan uzaklaştırılmaları için çalışmaktadırlar. Film her ne kadar bu iki farklı toplumsal grup arasında kim edepli kim edepsiz sorusunun yanıtını aramasa da izleyicide çağrışım yapan konulardan biri de bu olmaktadır. Belen parkta çıplak dolaşan bu topluluğu önce çitlerin arasından görür. Merakı onu parkın kapısına kadar götürür.
Kendi İçimizdeki Kilitli Kapıları Açmak
Parkın kapısı yavaş yavaş açılırken ardında gördüğü çıplak çiftle Belen’in de kendi içindeki kapılar da yavaşça açılmaktadır. Bundan sonra o da ruhunu ve bedenini özgürleştirme yolundadır artık. Parkta yaşayan topluluk zaman zaman hayvanlar gibi hareket ederler, vücutlarını boyarlar, birbirlerine serbestçe dokunurlar. Bir sahnede büyük bir havuzun kenarında birbirlerine masaj yapan çıplak kadın ve erkekler bir başka sahnede serbestçe sevişen çiftler, vücutlarını boyayıp hayvanlar gibi hareket edip, ses çıkartanlar vardır. İçimizdeki en saf, en doğal halimizi çeşitli maskelerle örtmesek neler çıkardı açığa? Ne tür zayıflıklarımız çıkardı ortaya? Toplumsal kabullenmeler olmasa örneğin, hangi konuları konuşurduk mahalledeki kafede arkadaşlarımızla buluştuğumuzda? Özellikle cinsellik bu kadar gizli kalması gereken bir konu mudur? Şiddete eğilimli olmak bir hastalık mı yoksa insanın doğasında mı var?
Parkın kapısı yavaş yavaş açılıp çıplak bir çiftle karşılaşan Belen’in yaşadığı Toni Erdmann’da Ines’in iş arkadaşlarının, evindeki partiye geldiklerinde onu kapıda çıplak görmeleri karşısında yaşadıkları şaşkınlığı hatırlatmakta. Bunu Toni Erdmann’da basit bir çıplaklığa karşı duyulan yok sayma, reddetme olarak değil de var olan düzenin dışına çıkmak ve unutulan tatları yeniden yaşamak olarak okurken A Decent Woman filminde, insanın en doğal, en saf duygularına dönüşü olarak yorumlayabiliriz. Ama her iki filmde de değinilenin açık apaçık, maskesiz karakterlere dönüşmek olarak yorumlanması hiç de zor değil.
-meli -malılar’dan Kurtulmak
Sadece kıyafetlerimizden arınmak ve çıplak kalmak kafamızdaki şartlanmalardan, meli malılar’dan kurtulmaktan daha kolay ve daha anlık. Ya bizi kendimizden uzaklaştıran öğretiler, şartlanmalar… Bunlardan kurtulabilmek ya da bunların etkisiyle görmediğimiz ve bize iyi gelecek olasılıkları yaşamımıza sokabilmek ne kadar zor. Belen hayatında bir parkta çıplak değil belki kıyafetleri ile bile yürümemiştir. Yüz ifadesi hep donmuş gibi ve mimiklerden, gülümsemelerden uzaktır. Hayatı ondan istenen işleri yapmakla geçer. Ancak zorunluluklardan uzaklaşıp doğal olan haline ulaştığında gülümser. Belen’i canlandıran Arjantinli oyuncu Iride Mockert hizmetçi karakterinin sıradan hayatını değişmeyen yüz ifadesi ile oldukça başarılı oynuyor. Güvenlik görevlisi ile yaşadığı ilişki ancak onun yüzüne gülümseme veriyor.
Film toplumsal sınıfların yaşadığı farklı yaşamlara Arjantin’de de Türkiye’de de tabu olan konular penceresinden bakarken Türkiyeli izleyiciler için de çok yabancı olmayan anlayışları sinema perdesine aktarmış.