23.05.2017
O AN: The Cook, the Thief, His Wife & Her Lover
Tablovari Kareleriyle Adeta Bir Resim Sergisi
İngiliz sinemasının en ayrıksı, en ezber bozan ve açıklamalarıyla, yaptıklarıyla en çok sansasyon yaratan ismi denilince kuşkusuz ilk akla gelen Peter Greenaway olur. Zira sanatın neredeyse her dalıyla az ya da çok bağı olan (opera, resim, enstalasyon, video art …) Greenaway, entellektüelliği ve elbette tüm bu karpuzları kucağında taşımasını sağlayan yetenek ve zekâsıyla, sinemanın çizilmiş sınırlarının dışına çıkar ve çizgi içinde kalanlara da arsız bir çocuk gibi nanik yapar.
Her fırsatta sinemanın öldüğünü veya sinemanın daha yeni gerçek anlamda keşfedildiğini söyleyen bu kabına sığmaz, susturulamaz ve dinginleştirilemez isim olan, Greenaway’in ülkemizde ve dünyada en çok tanınmasını sağlayan, başyapıtı The Cook, the Thief, His Wife & Her Lover’dır. Birbirinden nefis anları, muhteşem ama bir o kadar da oyunbozan renk paleti, seyirciyi adeta içinde yok eden kadrajları, cesur hamleleri, her bir anında bir resim sergisi geziyormuş hissiyatını yaşatan tablovari kareleri ve daha neler neler… The Cook, the Thief, His Wife & Her Lover, üzerine sayfalarca fikir sunulabilecek, aynı şekilde bu fikirlerin hepsini çürütülebilecek, zorlu, sert, büyülü, bambaşka bir dünyanın ta kendisi. İşte böylesine bir dünyadan sadece küçük ama etkisi büyük bir kupleyi sizinle paylaşmak isterim.
Gizli-Saklı Yapılacaklara Kendini Adamış Bir Mabet
Birbirlerine Richard’ın restoranında âşık olan Richard’ın sevgilisi Georgina (Helen Mirren) ile Michael (Alan Howard), tuvaletin Richard (Richard Bohringer) tarafından sürekli kontrol edilmesi sebebiyle artık kısmen daha güvenli olan mutfakta aşklarını yaşıyorlardır. Yine kısacık ama hissettirdikleri duygu anlamında yıllara bedel bir sevişme için gizlice mutfağa giren çiftimizi görmemiz ile başlar sahne.
Greenaway’in renk paletinde yeşilin ağırlıkta olduğu mutfak, sürreal bir dünyanın mekânındır aslında. Lüks bir restoranın asla olmayacağı kadar absürd, çılgın ve en önemlisi ise pis bir mutfaktır karşımızdaki. Greenaway’in özellikle tercih ettiği bu ortam, aynı zamanda başı sonu sanki hiç yokmuşçasına büyük, gizli bölmeleri ile sürprizlere, gizli-saklı yapılacaklara kendini adamış bir mabet gibidir. Ve bu mabet, birazdan tutkulu bir aşka ev sahipliği yapacak, âşıklarını, tehlikelerden korumak için sarıp sarmalayacaktır.
İhanet de Yemek de Aynı Anda Pişer
Georgina, Albert’in onları götüreceği yere geçmeden önce çırpılmakta olan kremanın parmağıyla tadına bakar ve tuz eklemesi yaptırır. Aslında bir nevi birazdan yapılacak olan aşkın delili olan meniye benzeyen kremaya son halini veren Georgina, şimdi de gözleriyle Albert’a yemeğin son halini vermesi için tencereye koymasını yani sevişebilecekleri bir yeri göstermesini ister. Albert’ın onları bir perde arkasına götürmesiyle sabırsızlanan âşıklar birbirlerine benliklerini de vücutlarını da teklifsizce sunarlar.
Bu ateşli sevişmeyi, mutfakta yapılan yemeğin gidişatı ile paralel kurguda izleriz. Zira başta da dediğim gibi Richard’a sunulacak olan yemeğin ya da ihanetin hazırlanışını izleriz. Bir yanda yemek bir yanda ihanet pişer. Hem de en ateşlisinden. Mutfakta bıçakların bilenmesi ön sevişme, göbek, dolmalık biberlerin bıçak ile kesilmeleri vajina ile pensin tutkuyla buluşmasını temsil ederken, salatalığın dilimlenmesiyle ihanetin de yemeğin de son hamlesi tamamlanmış olur. Peki Richard? Elbette o da sahneye, başarısız bir baskın girişimi amacıyla arz-ı endam edecektir.