08.08.2016
Anti-Hero: 80’ler
Öykü anlatısının soy ağacına baktığımızda oldukça eski kuşaklara kadar sürdüğünü görürüz. Ancak öykü anlatmak, öyküyü oluşturmak ve kısaca öykünün ritmini belirlemek söz konusu olduğunda çok çok geriye gitmeye gerek yoktur. Nitekim Aristo’nun kurduğu öykü diyalektiği her daim başucumuzda tutacak kadar yeni, eskilerde aranmayacak kadar güncelliğini korumaktadır. Yapısal olarak formüle edildiğinde bir öyküyü oluşturan başlıca temel faktörler: Protagonist (ana karakter), Antagonist (ana karakterin engeli), Tritagonist (üçüncü oyuncu), olay ve mekandan ibarettir. Öykünün dramatik yapısı ise bir piramit şeklinde gelişir: Önce yükselen ve doruk noktayı yaşayan ardından sonuca varan. Öykü anlatma pratiğinin ele alındığı ve uyarlandığı pek çok alanda bu yapı formülü inşa edilir. Ancak Aristo’nun geliştirdiği yapı döngüsü bazen ters-yüz edilerek, örneğin bir antagonist ya da anti-hero ana karakter olabilmektedir. Resmedilen gerçeklik ise anti-hero genel olarak karışıklığa sebep olan, kötücül bir varlıkken; hero ya da protagonist iyiliğe hizmet eden varlık olarak nitelendirilmektedir. Biz ise bu listede öykülerini beyazperdede izlediğimiz “anti-hero”ları hatırlıyoruz. İlk listede geri sayım 1970’lerin beş anti-herosuydu. Şimdi ise listede 1980’lerin beş anti-herosu var. Onların sizi kandırmasına izin vermeyin!
Kaynak: tasteofcinema
5- John Rambo – First Blood (1982)
Vietnam gazisi John Rambo, küçük bir kasabanın şerifi tarafından tecavüze uğrar. Eski bir yeşil bereli olduğu hesaba katılmayan kahraman, bir polisi öldürür ve Kuzeybatı Pasifik Ormanları’na kaçar. Yüksek tempolu bir gerilla hikâyesi de böylelikle başlar.
Devamında gelecek diğer iki filme nazaran şiddetin daha düşük bir zeminde seyrettiği bu ilk film, karakterin içine düştüğü durumla “aslında haksız değil” yargısını bir yerlere iliştiriyor. İzleyicinin ana karakter olan bir anti-hero ile özdeşleşmesi ve illegal yollara onay vermesi için ince elenip sık dokunan filmsel öykü bunun hakkını veriyor. Psikolojisi bozuk ve durumu her halükarda rasyonalite eden karakterin şüphesiz en büyük mottosu, “ülkem için bunları yaptım ama o arkamda durmadı” ideali. Ne var ki onun eylemlerini oluşturan düşünce, onun sırtından izlenen öyküde bizim de kabul ettiğimiz bir forma giriyor. First Blood, bu anlamda devamında gelecek serinin diğer filmleri için bir nevi hazırlık kiti gibi. Ancak Rambo’yu keşfetmek, onu anlamak ve yanında durmak bir sonraki merdivenlerde yerini daha çok şiddet ve kana bırakıyor.