13.05.2016

Arıza Aşklar / Âşıklar

kader

Tuba Büdüş

Masumiyet / Kader

Oğlum Bekir, dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok, kaderin böyle.
Yol belli; ey başını usul usul yürü şimdi.

Masumiyet ve Kader aynı hikâyenin devamı niteliğindeki filmlerdir. Bu nedenle sinemanın en psikopat, en arıza, en takıntılı aşklarını barındıran bu iki filmi birlikte ele almak gerek. Zeki Demirkubuz 1997 yılında çektiği Masumiyet’den tam dokuz yıl sonra hikayenin başına giderek Kader’i çeker. Böylelikle Masumiyet’de tanıştığımız belki de tanıyıp tanıyabileceğimiz en arıza âşıklarla (Bekir ile Uğur) Kader’de de buluşuruz. Fakat Bekir ile Uğur diye birlikte bahsettiğimiz bu iki şahsiyetin birbirine olan aşkı değildir tam olarak ortadaki. Uğur’un uğruna fahişelik yaptığı, dağ taş, kar soğuk demeden oradan oraya savrulduğu, hayatını adadığı Zagor’a aşkı, Bekir’in uğruna evini, ailesini, itibarını hiçe saydığı, peşinden savrulup durduğu Uğur’a aşkıdır mevzu bahis olan. Yani aslında iki kabullenilmeyecek denli anlaşılamaz aşk vardır ortada. Dünyanın belki de en tutkulu iki insanı aynı yola baş koymuştur. Uğur ile Bekir… Ne yazık ki tam olarak karşılıklı değildir bu aşk. Belki de böylesi onları bu kadar tutkulu yapmıştır bilemeyiz. Kavuşamamak, elini uzatsan dokunabileceğin kadar uzaklıkta olsa da dokunamamaktır onların yanan ateşini harlayan. Ateşe tutkun pervaneler gibi yana yana döner dururlar. Zaten Bekir’de Uğur’da ateşte kavrulmak uğruna da olsa imkânsız aşklarının ışığına yüz sürmekten vazgeçmezler. Çünkü tek gerçek vardır onlar için; ya aşk ya ölüm…