23.05.2016
Attila Marcel: Müzik Ruhun Gıdasıdır
İlk olarak 33. İstanbul Film Festivali’nde izlediğimiz Attila Marcel filmi bu hafta Başka Sinema kapsamında gösterime giriyor. Filmin yönetmenliğini daha önce Belleville’de Randevu (2003) ve Sihirbaz (2010) adlı iki başarılı animasyon filmleri çekmiş olan Sylvain Chomet üstleniyor.
Son yıllarda izlediğimiz filmlerde başkarakterlerin gündelik hayatta karşımza çıkan insan profilleri gibi olmadıkları gözlemleniyor. Bu karakterler, belirli bir sebepten ötürü toplum içinde kendini varedemeyen kişiler olarak yansıtılırken, bir yandan da belirli konularda üstün yetenekleriyle göze çarpıyorlar. Karamsar ve hayattan beklentisi olmayan kişilikler olarak beliren bu karakterler, yaşamlarını değiştirecek insanlarla tanışınca, o kişilerle birlikte hayattan zevk almaya başlıyorlar. 33. İstanbul Film Festivali’nde izlediğimiz Durgun Hayat ( Still Live ) ve Dilsiz ( El Mudo ) filmlerini anlatılan bu yapıya örnek olarak gösterebiliriz.
Attila Marcel filmi, şimdilerde 33 yaşında olan Paul karakterinin, annesiyle babasını iki yaşında kaybetmesinin ardından konuşma yetisini yitirmesini ve o günden beri de birbirleriyle aynı kıyafetleri giyinen, aynı şekilde düşünen ve hatta duşa bile beraber giren iki teyzesiyle birlikte yaşamasını konu ediniyor ve son kez katılma hakkına sahip olduğu bir solo piyano yarışmasına hazırlanmasını anlatıyor. Çörek yiyip, piyano çalma dışında hiçbir şey yapmayan, hayatını sıradan ve tek düze yaşayan Paul, yaşadığı apartmanın dördüncü katında oturan tuhaf komşusu Madame Proust ile tanışmasıyla hayatının akışını değiştiriyor ve geçmişine giderek zihninde kalan karanlık olayları açığa çıkarıyor. Paul hayata piyano ile tutunurken, Madame Proust ise ukulelesi ve köpeği ile yaşama tutunuyor.Madame Proust karakteri evinin gizli bölümünde yetiştirdiği otlar ve bitkiler sayesinde insanları hipnoz ediyor ve insanları geçmişlerine götürerek özlem duydukları anılarını zihinlerinde yeniden canlandırıyor. Madame Proust’un yaptığı hipnozlar sayesinde Paul da geçmişine gidiyor ve her geçmişe gittiğinde de filmde müzikal bir hava oluşuyor. İzleyenler bebek Paul’un gözünden olayları takip ediyorlar. Bu denli karakterlerin karikatürize oluşları ve müzikal sahnelerinde yaratılan hava, başarılı animasyon filmlere sahip olan yönetmen Chomet sayesinde oluşuyor.
Filmdeki komik olaylarla dramatik olayların başarılı bir şekilde birbirine bağlanmaları iyi sergilenen oyuncu performansları ile doğru sahne geçişleri sayesinde sağlanıyor. Antoine Roch’un kamera ve ışık kullanımı ile Olivier Bériot’nun kostümlerdeki yaratıcılığı filmin teknik açıdan başarılı diğer kısımları olarak söylenebilir. Görsellikte başarı ve filmdeki pastel renklere duyulan ilgi izleyenlere Wes Anderson filmlerini anımsatıyor.
Yönetmen Chomet, filmin adı ve filmdeki karakter Madame Proust ile de yazar Marcel Proust’a selam gönderiyor. Filmde yaşlı bir ağacın kesilmemesi için Paul ve Madame Proust’un direnmesi de küçük ama hoş bir detay olarak yerini alıyor. Attila Marcel filmi, sadece birbirleriyle düzgün iletişim kuran iki karakterin yaşamdan zevk almaya başlamalarını ve birbirlerinden destek alarak hayata karşı verdikleri mücadeleyi anlatırken, toplumun bütününe dair düşünmemizi sağlayıp, kıyıda köşede kalmış insanlara daha dikkatli bakmamızın önünü açıyor. .