01.07.2016
Babaannem: Dram Suyuna Çorba
Türk sineması komedi ve korku filmleriyle vizyonu işgal ederken, az da olsa dram filmleri sinemada kendine yer buluyor. MC Yapım’ın dağıtımcılığını üstlendiği yönetmenliğini Serkan Özarslan’ın üstlendiği Babaannem, bilhassa başrolündeki Meral Çetinkaya’nın oyunculuğundan destek alarak ayakta kalmaya çalışıyor. Peki tek kişinin çabası, bir filmi iyi yapmaya yeter mi? Bunun cevabını yazının içinde bulmaya çalışacağız.
Filmin konusunu kısaca şöyle özetleyebiliriz. Mehmet varlıklı bir ailenin çocuğudur. Hayalleri vardır ve sevgilisiyle evlenmeyi düşünmektedir. Ancak anne ve babasının trafik kazasında ölümünden sonra babasının yolsuzlukları ortaya çıkar. Mehmet üst üste gelen olaylar yüzünden bunalıma girip, içine kapanır. Babaannesi Zehra Hanım ise onu hayata döndürmek için elinden geleni yapmaya çalışır. Taşındıkları mahalle hayatlarında açılan yeni bir sayfa olacak mıdır?
Babaannem filminin hikayesine bakarsak, sinemayı bırakın Türk televizyonlarında dahi yüzlerce versiyonu yapılmış bir konunun seçilmesi, filmin bir sıfır yenik başlamasına neden oluyor. Filmin estetik kaygıdan uzak olarak çekilmesi ve teknik anlamda ciddi sorunlarının olmasını hesaba katarsak ne yazık ki, filmin yeterli seviyelerde olmadığını söyleyebiliriz.
Meral Çetinkaya, babaanne portresiyle saygın oyunculuk kariyerine yakışır şekilde iyi bir performans gösterse de, filmin diğer oyuncuları ona ne yazık ki ayak uyduramıyorlar. Bilhassa filmin başrolündeki oyuncu Mehmet Can Mincinozlu’nun tutuk kalan oyunculuğu, Tuna Kiramitçi’nin inandırıcılıktan uzak performansı ve Sayim Çınar’ın amatör çabaları filmin dibe sürüklenmesine neden oluyor. Diğer yan karakterlerin hepsinin yetersiz oluşuyla birleşince filmin en güçlü olması gereken yönü karanlığa hapsoluyor.
Özellikle filmin hikayesindeki tutarsızlıkları ve kadrajlarındaki dengesizlikler seyir zevkini azaltarak, amatör bir kısa film havasıyla yüzleşmemize neden oluyor. Filmin hikaye anlamındaki kararsızlığı ve her türden bir örneğe öykünmesiyle klişelere takılıp kalmasına sebebiyet veriyor. Film melankolik bir dram gibi görüntü verip, sıcak bir mahalle filmine evrilecekken, olağan şüpheliler filmine dönüşmesi izleyicinin aklına tek bir soruyu getiriyor. İyi bir film olmak için ille de sürpriz bir sona mı gerek var?
Maalesef film tüm eksikleriyle yılın kötü işlerinden biri haline geliyor. Tek iyi yanı olarak Meral Çetinkaya’yı göstermek mümkün. Babaannem, dramdan başka sulara yol almak isterken, kendine çelme takıp düşen bir film olarak adlandırılabilir. Tavuk yemeğine çikolata katmanın ne anlamı var?