30.07.2016
Banshee
Baştan söylemek gerek. “Ben abartılı şiddet veya seks sahnelerine gelemem” modundaysanız bu dizi sizin harcınız değil. Ancak “bunları kaldırabilirim, farklı bir diziye yelken açmaya hazırım” diyorsanız prodüktörlüğünü True Blood’ın yaratıcısı Alan Ball’un yaptığı Ocak 2013 doğumlu Banshee tam size göre.
Dizinin çok da sürprizini kaçırmayacağına inandığım bir bilgi ile başlayayım. Baş kahraman şerif Hood. Aslında gerçek bir şerif bile değil. Sadece hapisten çıkıp eski yavuklusundan hesap sormak üzere Banshee adındaki kasabaya gelen ve tesadüf eseri Lucas Hood adlı yeni şerifin yerine geçen eski bir hırsız. Feleğin çemberinden fena halde geçmiş ve kaybedecek bir şeyi olmadığı için riske de kolay girebilen Hood, haliyle kasabanın suç odaklarına bodoslama müdahale etmek gibi bir yetiye sahip. Asıl adını bir türlü öğrenemediğimiz ve her seferinde hem lafını hem de yumruğunu gediğine koyan Hood’un çekiciliğine kasabadaki neredeyse tüm hatunların karşı koyamaması da cabası. Tam da bu açıdan bir beyaz Anglo-Sakson erkek egemen anlayışı ve güzellemesi çerçevesinde şekillenen dizide kasabanın kadınlarını yatağından, etnik kökenleri birbirinden farklı erkeklerini de yumruğundan geçiren Hood bir tür anti-kahraman. Eski sevgilisi ise artık çoluk çocuğa karışmış, kasabanın parlak savcısı ile evlenmiş olan Ukrayna asıllı ve özünde sert bir hatun: Carrie Hopewell (gerçek adı ile Anastasia). O da ancak bir erkek kadar sert olarak hayatta kalabiliyor Banshee dünyasında. Neyse ki dizi bu iki karakterin sevgi nefret ilişkisi ile sınırlı kalmayıp gayet ustalıkla sığ ama birbirinden zengin karakterleri kaynaştırmayı başarıyor.
Kim mi diğer karakterler? Sözde Pennsylvania’da küçük bir kasaba olarak tasvir edilen ama nedense dünyanın bütün suçlularının cehennem çukuruna dönüşen Banshee’nin sakinleri arasında orta sınıf beyaz Amerikalılar dışında Amishler, Neonaziler ve Kinoha yerlileri mevcut. Dizi bu topluluklarla her bir sezon ayrı ayrı ilgileniyor. En çok da Amish’lerin arasından çıkan yüzkarası mafya babası Kai Proctor ile. Dizinin ana kötü adamı ve de Amish güzeli Rebecca’nın dayısı olan Kai, içinde yetiştiği geleneklerden tam kopamamış ancak amaçları doğrultusunda hiç bir ahlaki kuralı tanımayan bir başka anti-kahraman. Bir et üretim fabrikasının da sahibi. Tabii ki bu bir paravan. Ürettiği etler arasına kurbanlarını da yedirmekte olabilir(!). Onun sağ kolu (hatta platonik aşığı diyebileceğimiz) Burton ise ayrı bir vaka. Gelmiş geçmiş en psikopat tiplemelerden biri olan Burton, hiç çıkarmadığı papyonu ve sadece dövüşürken çıkardığı kalın kenarlı gözlükleri ile unutulmayacak bir karakter. Bir de neden bu kadar psikopat olduğunu bilebilseydik süper olurdu ama maalesef karikatürize bir tiplemeden öteye gidemiyor Burton.
Dizinin belki de en eğlenceli ve renkli karakteri ise üstün yetenekli bir hacker olan Job. Çin asıllı Amerikalı ve son derece gay olan hazır cevap Job dizinin demirbaşları arasında. Yaşlı ve babacan siyah karakter kontenjanını ise suç dünyasına hiç de yabancı olmayan eski boks şampiyonu Sugar Bates tamamlıyor.
Bütün bunlar klişe geldiyse diyecek bir şey yok zira Banshee sırtını klişelere yaslayan bir dizi. Bu sebeple karakterlerde çok fazla bir derinlik veya geçmişe yönelik bir “Yahu bu adam neden bu kadar kötü?” açıklaması beklemeyin. Belki birkaç ipucu elde edebilirsiniz ama en iyisi buna fazla kafayı takmamak. Bu yüzden de Banshee bol bol şiddet ile sekse başvuruyor ve ustaca ördüğü olay örgüsü ile seyirciyi diken üstünde de tutmayı başarıyor.
Daha bu sene dördüncü ve de son sezonu ile ekranlara veda eden Banshee’nin çekiciliği tanıtım posterinden de anlaşılacağı üzere pulp (ucuz) roman tadının başarılı bir şekilde verilmesi. Bu minvalde, aksiyon dozu aşırı yüksek tutulup hafif dram sosu katılmış keyifli, tabir-i caizse “popcorn” bir diziye dönüşüyor Banshee. Ayrıca detaylara verdiği önem de yabana atılmayacak cinsten. Tam bir görsel şölen olan jenerikteki polaroid fotoğrafların her bölüme ve sezona dair ipuçları barındırması buna bir örnek. Diğer bir örnek ise yine jenerikteki kasanın her sezon değiştirilen şifre kodlamasının gizli anlamlar içeriyor oluşu.
Yaslandığı bütün klişelere rağmen, kendisini fazla ciddiye almayan ve özgün atmosferiyle öne çıkan Banshee kafa dağıtmak için uygun bir seçim. Bu arada Job karakteri için bir spin-off düşünülüyormuş. Haydi hayırlısı.