06.05.2016

Karakter Mutfağı: Barbara

Yakın dönem Alman sinemasına yeni soluk getiren yönetmenlerden biri Christian Petzold. Dert edindiği problemleri var olan genel anlatı yapısının dışında bir gerçekçilikle sunar. Sinemanın uzunca bir süre kendine malzeme olarak seçtiği, keza hala seçmeye devam ettiği politik sürecin içindeki toplumsal yıkım ya da dönüşüm onun kadrajında bir ana rol değil yan roldür. Sadece bir dönüşüme etki eder; insanlara dokunur ve geçer. Karakterler bu yadımlama yahut tahavvül içinde koşarcasına gitmezler; yaşantılarına ve kendi tasalarına paralel olarak usul usul yürürler. Geride dolanan yıkım ise bir gölge gibi yer değiştirir. Karakterler farkındadır ama odak noktaları değildir. Tıpkı Petzold’un vazgeçilmezi Nina Hoss’un hayat verdiği Barbara gibi.

Karakter Mutfağı’na yolu düşen Doktor Barbara, peşi sıra sürüklediği Doğu Almanya’nın tozuyla giriyor mutfağa. Bizi hikâyesinin başladığı yere doğu bloğunun 1980’lerine götürüyor. Taşra sayılan doğu bloğuna gönderilen Barbara, yemin etmişçesine duygularını açığa vurmaktan ısrarla uzak duran bir karakter. İlk etapta adım attığı bu topraklardan gideceğini düşünmektedir. Lakin çok kısa bir zaman içinde olduğu yerde yaşanan sosyolojik boyuta, en başından beri döndüğü sırtını şimdi tam anlamıyla döner. Onun esas problemi kendiyle ve paraf attığı kişisel deneyimiyledir. Ötesi, berisi onu pek ilgilendirmez. Sevdiği adamla birlikte batıda birlikte yaşamak istemektedir. Ancak bu beklenti ve hayal bile öyle zirveye yerleştirilmiş bir düzlemde değildir. Kısacası Barbara, var olan yerden körü körüne kaçma niyetlisi bir tavırdan ziyade “nasıl adapte olunur?”un derdinde bir kadın.

“The Anatomy Lesson of Dr. Tulp”

Mesleki edimini yerine getirdikten sonra her gün ondan yerine getirilmesi istenen şey/şeylerin alıştırmasını yapar Doktor Barbara. Onu uyurken, yemek yerken ya da temel hayatta kalma prensiplerini yerine getirirken hiç mi hiç görmeyiz. Çalışır, birilerinin sağlığını düzeltir; düzeltmeye çalışır ve tekrar eve döner. Bu prototip hayatın içinde bir an olsun yaşanan gergin atmosferi hissetmeyiz. Sadece düzenli periyotlarla aramaya gelen yetkililer evi olabildiğince dağıtır; Barbara’yı muayene eder ve gider. Barbara evi eski haline getirir ve bisikletine atlayıp hastaneye gider. İşte bu hastanede tedavi ettikleridir genç kadını sıcak duygulara taşıyan. Muayene ettiği hastalarıyla birlikte zaten uzak durduğu kaçma ediminden büsbütün uzaklaşır. İnsani duygularıyla yol aldığı doğu yaşamına, duvarın ötesine duvardan atlayarak değil kulaç atarak geçme fikrini de geriye alarak devam eder. Krokiyi çizen Petzold’un verdiği bisikletiyle hastaneye döner ve sevgisini paylaşmaması gerektiğine inandığı doktor arkadaşıyla bir bilinmezlik içinde baş başa kalır. Bu bilinmezlik ise tıpkı Rembrandt’ın duvarda asılı duran “The Anatomy Lesson of Dr. Tulp” adlı çalışması kadar bilinmez ve olayın rehavetinden uzakta bir formdadır. Belki de akordu tamir edilmesi gereken bir piyano gibi; Barbara’nın piyanosu.