15.03.2017

Before I Fall: Ben Ölmeden Önce Bir Sürü Hatam Oldu

Genç Oyuncu Kadrosu Dikkat Çekiyor

2012 yapımı Nobody Walks filmiyle ülkemizde de bir atölyeye gelen Ry Russo-Young, bu filmden beş sene sonra karşımıza Ben Ölmeden Önce / Before I Fall filmiyle geliyor. Hollywood’un yükselen genç yıldızlarından Zoey Deutch’un da bulunduğu genç isimlerden oluşan oyuncu kadrosuyla fark yaratmaya çalışan film, dünya ile birlikte aynı anda vizyondaki yerini alıyor. Filmin konusu kısaca şöyle özetlenebilir.

Okulun popüler kızı Samantha (Zoey Deutch) ve arkadaşları sevgililer günü arifesinde sıradan bir günü yaşarlar. Ancak günün sonunda olan talihsiz olaylar sonrasında Samantha yaşadığı günü tekrar tekrar yaşamaya başlar. Her seferinde farklı şeyler deneyerek fark yaratmaya çalışan Samantha bir türlü oluşan talihsiz durumu engelleyemez. Bu yüzden de farklı olarak nelere yoğunlaşacağı hakkında beyin fırtınası yapar. Bir yandan bunu yaparken öte yandan hayatını tekrar gözden geçirmek için bir fırsat bulur.

Paradoksa Hapsolmak…

Klasik bir paradoksa sıkışan insan hikâyesi anlatan film, Yunan mitolojisinden kopup gelen sisyphus teorisi üzerinden tekrar eden olayların farklı yorumlanması üzerine kurulu kurgusuyla izleyiciyi şaşırtmaya çalışıyor. Bugün Aslında Dündü (Grounddog Day) ve Mean Girls filmlerinin bir karışımı olarak özetlenebilecek olan yapım, karakterinin aydınlanmak adına hayatında farklılık yaratmaya çalışmasını bolca kendini tekrar ederek sunmaya çalışıyor.

Tabii bunu yaparken yer yer sıkıcı olduğunu ve kurgu numaralarının yeterince işe yaramadığını söylemekte fayda var. Çünkü adeta bir sosyal sorumluluk projesiymişçesine verdiği kendini keşfet temasıyla adeta vaat ettiği gerilimin altında eziliyor. Filmin kabak tadı veren ahlakçı yaklaşımı ve paradoksun bunaltıcı atmosferi filmin eğlenceli başlayıp hantallaşmasına neden oluyor.

Geçmişteki Muadillerini Aratıyor…

Filmin öğretileri kendini ergenlik seviyesinde sınırlayınca ne yazık ki yetişkinlere hitap etme şansını kaçırıyor. Elimizde kalan gençlerimizin ise bu filmden daha akıllı olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan da bu filmin anlatmak istediği ergenlik bunalımları ve sorunları yeterli bir seviyeye ulaşmadığından yavan kalıyor. Seksenlerin gençlik filmlerinde anlatılan derinlik ve samimi tavrı bu filmde ne yazık ki göremiyoruz.

Bu filmi izlemektense Breakfast Club, Pretty in Pink ya da Some Kind of Wonderful izlemek belki de daha öğretici olacaktır. Çünkü o dönemki büyüme bunalımlarıyla, günümüzdeki bunalımlar neredeyse aynılar. O kadar geçen zamana rağmen değişen tek şey teknoloji oluyor. O halde daha iyisi varken neden vasat versiyonuyla yetinelim ki?

Sonuç olarak bir süre sonra sıkıcı hale gelen paradoks yapısı ve izleyicisine ders vermeyi arzulayan hikâyesiyle ne yazık ki Ben Ölmeden Önce vasat bir yapım olarak akıllarda yer ediniyor. Kurgu oyunlarıyla izleyiciyi kendine çekme çalışmaları, filmdeki sığ hikâye yüzünden sekteye uğruyor. Yeni nesil oyuncuların neler yaptığını öğrenmek için ya da oyunbaz filmleri seviyorsanız bu filmi deneyebilirsiniz. Ancak beğeneceğinizi garanti edemeyiz.