19.10.2019

Bir Kadın, Dört Benlik: United States of Tara

2009 – 2011 yılları arasında Showtime’da gösterilen United States of Tara; Juno, Young Adult, Tully gibi filmlerin altında yazar imzası bulunan Diablo Cody tarafından yaratılmış, birçok ödüle de aday gösterilmiştir. Kadrosunda Altın Küre ve Emmy ödüllü oyuncu Toni Colette, Altın Küre adayı John Corbett, Oscarlı oyuncu Brie Larson ve kariyerinde başarıyla ilerleyen Keir Gilchrist gibi isimleri bulundurmaktadır.

Üç sezon süren dizi, dissosiyatif kimlik bozukluğu (çoklu kişilik sendromu) olan Tara (Colette) isimli kadının yaşantısına odaklanıyor. Diablo Cody, aslında birçok insanın bu hastalıkla uğraştığına, fakat bir o kadar da kişinin bu hastalığın varlığına inanmadıklarına, hatta bunun yalnızca bir dikkat çekme çabası, bir role bürünme olduğunu düşündüklerine değiniyor. Bu nedenle dizide yarattığı karakterlerin de her kesimden insanın sesi olmasına dikkat ettiğini söylüyor.

Dizinin dördüncü sezon onay almamasının ardından üzüldüğünü saklamayan Cody, yine de ortaya koydukları yapımla farklılık yarattıkları ve özellikle Toni Collette’e hayatının performansını göstermesine olanak sağladıkları için de bir o kadar gururlu olduklarını belirtiyor.

Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu (DKB)

Çocukluk ya da gençlik yıllarında yaşadıkları travmatik olayları unutmak isteyen ya da acılara katlanamayan insanların bu anları normal farkındalıklarından ayırmak için başvurdukları bir başa çıkma mekanizması olan dissosiyatif kimlik bozukluğu, bir komedi dizisinde, hafif alaylı ama kimseyi kırmadan ve rahatsız etmeden, ana karakter üzerinden başarıyla işleniyor.

Tara da şu anda hatırlamasa bile çocukluktan itibaren kendi çekirdek ailesi dahil çevresindeki birtakım kişilerin sözlü ve fiziksel tacizine uğramış ve saflığı suistimal edilmiş orta yaşlı bir kadın olarak karşımıza çıkıyor. Bir kızı, bir oğlu ve kendisini her koşulda seven ve destekleyen bir kocası olan Tara, yarattığı hasarın bir zaman sonra geçeceğine inanarak, içtiği ilaçların kafasını bulandırmasından bunalıp tedavisini yarıda bırakıyor. Dolayısıyla alternatif kişiliklerinin de zaman zaman ortaya çıkmasına izin vermiş oluyor. Titiz bir ev hanımı olan Alice, görgüsüz adam Buck ve on altı yaşlarındaki huysuz ve çılgın T, kendilerine tanınan özgürlüğü fırsat bilip istedikleri zaman geliyor ve Tara’nın zaten karmaşık olan hayatına yeni sorunlar eklemeye başlıyor. Bu kişiliklerin abartılı davranışları ise adeta Tara’nın bir de bipolar bozukluğu olduğunu kanıtlıyor.

İlk sezon, Tara’nın alt kişilikleri ve onların aile hayatında yarattığı sorunlara odaklanırken, sonraki sezonlarda yeni kişiliklerin ortaya çıkıp işleri daha da karmaşık hale getirmesiyle birlikte Tara da artık iyileşmenin yollarını arıyor. Bunu yaparken bir yandan profesyonel yardım alırken, bir yandan da geçmişine giderek hatırlamadığı anılarını gün yüzüne çıkarmaya ve sorunların başlangıç noktasını aramaya başlıyor.

Güldürürken Düşündürüyor

Kimi zaman Tara’nın alt benliklerinin çevredekilerde yarattığı hasara hayret ediyor hatta ona kızıyoruz. Ve biz de en az onun kadar iyileşmesini dört gözle bekliyoruz. Yalnız her ne kadar sahne süresi bir hayli fazla olsa da dizi yalnızca sorunlu bir kadının üzerinden ilerlemiyor.

Her sezon, Tara’nın yanı sıra kocası Max, kızı Kate ve oğlu Marshall’ın da kendi hayatları farklı olay örgüleriyle masaya yatırılıyor, her birinin ev dışındaki sıkıntıları izleyiciye sunuluyor. Zaman zaman evin tüm yükünü üstlenmiş peyzaj mimarı Max’in sahibi olduğu şirkette yaşadığı sorunlarıyla boğuşurken, bazen de üniversiteye gitmeyip bir an önce kariyer sahibi olmak isteyen Kate’in iş ve eş seçimlerindeki hatalarını düzeltmesini bekliyor, kimi zaman da kimlik karmaşası yaşayıp en sonunda eşcinsel olduğunu kabul eden ve toplumun önyargıları içinde büyümeye çalışan Marshall’ın mücadelesini izliyoruz. Tara’nın hastalığına inanmayan kardeşi Charmaine ile genç kadının ‘düzgün’ bir evlilik yapıp ‘normal’ bir çekirdek aile olma hayallerine ortak oluyor, her sezon diziye katılan farklı kişilerle de hastalığın gerçekliğini sorguluyor, olaylara gerçekçi pencereden bakıyoruz.

Dizi o kadar incelikle yazılmış ki her bölüm güldüğümüz kadar düşünüyoruz da. Belki de çevremizde son derece yaygın olan sorunları espri bir dille gözümüze sokmadan anlatması diziyi bölümlerinin art arda kolayca izlenebileceği bir yapım haline getiriyor.

Sağlam Kadro, Erken Final

İtici bir adamdan 1960’lardan fırlamış bir ev kadınına dönüşebilen, ardından on beş yaşında fazla şımarık bir ergene bürünüp sahneyi son derece bilgili ve seviyeli psikolog olarak bitirebilen ve her karakteri sonuna kadar hakkıyla oynayabilen Toni Collette’e herhalde hayatının rolünü sunmuş bir dizi United States of Tara. Bunun yanı sıra birçok kişinin aklına Sex and City’deki Aidan rolüyle kazınan John Corbett, karakterlerini uçlarda yaşayan Toni Collette’e denge katarken, henüz yirmilerinin başındaki Brie Larson daha o zamanlardan ileride başarılı olacağının ipuçlarını veriyor. Yakın zamanda Atypical dizisiyle ekranlardaki hakimiyetini sürdüren Keir Gilchrist’in ise ergenlikten gençliğe adım atışını izliyor, kendisine verilen rolün sorumluluğunu başarıyla taşıyışına hayran oluyoruz.

Dizide izleyici kısıtlaması ya da uyarısı yok. Genel hatlarıyla bir komedi dizisi. Fakat kimi zaman hassas konulara da odaklandıklarından özellikle kendisi ya da çevresinde Tara’yla aynı sorunlardan mustarip olan izleyicilerin dikkatli olmalarında yarar var.

Ucu açık bitirilen üçüncü sezonun ardından rahatlıkla dördüncüsü gelebilecekken izlenme oranlarının düşüklüğü sebebiyle iptal edilen dizi yine de izleyiciye tatmin olacağı, umut vadeden bir dizi sonuyla veda ediyor. İzleyici kitlesinin geniş olduğunu düşündüğüm diziyi birçok kişinin seveceğine eminim.