26.05.2016

Chronic: Ölümü Beklerken Gözlerim Tamamen Açık

Chronic

2015’in Filmekimi’nde gösterilen Chronic, üzerinden epeyce zaman geçmesinden dolayı unutulan bir iş olmuştu. Ancak kendini unutturan yapım, ülkemizde sonunda vizyon şansı buluyor. Bu yüzden filmi birazcık hatırlayalım. Michel Franco’nun yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği film, Cannes film Festivali’nden aldığı en iyi senaryo ödülüyle adından söz ettirmişti. Bilhassa başrolündeki usta oyuncu Tim Roth’un performansıyla ve varlığıyla kitlelere sesini duyurmaya çalışan Chronic, bakalım üzerindeki yükün ağırlığını kaldırabilecek mi?

Filmin konusu kısaca şöyle: David (Tim Roth) çoğunlukla evlere hizmet etmeye giden, hareket güçlüğü çeken hastalara yardım eden erkek bir hemşiredir. Hizmet ettiği hastalarla kendi içinde derin bağlar kurar. Zor koşulları olan bir işte çalışmasına rağmen işini sever. Hasta ailelerinden birinin şikayeti üzerine durumlar karışacaktır. David’in psikolojisinde yatan gerçeklerin, geçmişle bağlantısı olduğu ortaya çıkar.

Muhtemelen Kronik adı altında ülkemizde vizyona girecek filmin, senaryosunun temeli günlük yaşamı hedef alıyor. Çok farklı yaşamları ele almak yerine, ölümü bekleyen insanların izlemesi zorlayıcı olağan rutinlerine tanıklık ediyorsunuz. Bir bakıcıya muhtaç kalan bu insanların, hastalık sonrasında ailesiyle bağlarının daha da kopuklaştığını fark ettiğimizde içimiz burkuluyor. Ölüme yaklaşan insanların yalnızlığa mahkum edildiği gerçeği, filmin temelini oluşturuyor.

Chronic (2)

Filmin ana karakteri David, işte bu yüzden hastalarına bu kadar yakın davranıyor. Onların bu karamsar yolculukta yalnız kalmalarını istemiyor. Bu yüzden de yardım ettiği insanlara karşı kendince bir bağ kurarak hayatlarının içinde bir yer edinmeye çalışıyor. Küçük hesaplar peşindeki ailelerinin bu durumu hoş karşılamamalarının nedeni ise apaçık kıskançlıktan başka bir noktaya çıkmıyor.

Film ana karakterin hikayesini kurgu anlamında iki bölüme ayırıyor. İlk kısım iş hayatındaki hastalarıyla olan yaşamı, diğer kısım ise uzaklaştığı ailesiyle kontak kurma çalışmaları olarak özetlenebilir. Bu iki parçayı, zaman zaman paralel kurguyla ilerletirken, çoğu zaman doğrusal kurgunun içinde göstermeyi tercih ediyor.

Tim Roth’un adeta doğal oyunculuk anlamında ders verircesine iyi bir performans gösterdiği filmin, hastalıkla savaşan bedenlerin görselleri her seyirciye uygun bir iş olmayabilir. Ancak bu tip görüntülerin hayatın gerçeği olduğunu düşündüğümüzde, belki de tanıklık etmenin en normal şey olduğunu düşünüyorum. Filmde yönetmenlik anlamında da olumlu yanlar var. Ancak filmin belki de en büyük handikabı senaryosu denilebilir. Çok klasik bir hikayenin olabildiğince sıradan sergilenmesi ve sırf şok edici olmak adına bir finalle sonlandırılması, filmin aldığı ödülü hak etmediğini hissettiriyor.

Kronik’in ortalama bir film olduğunu kabul edersek, genele baktığımızda iyi oyunculuklar ve kapılar ardındaki doğal görselleriyle ilgiyi hak eden bir film olduğunu söyleyebiliriz. Ancak senaryonun önemli bir potansiyele sahip olduğu yadsınamaz. Franco da bu bağlamda bu kıvılcımları yeterince iyi değerlendiremeyerek sadece finaliyle akılda kalıcılığa önem vererek kendi sinemasını sekteye uğratıyor. Her gün aynı filmlerin vizyona girdiği bir dönemde, farklılık arayışları anlamında kendince doğruları olan bir denemeyi görmek size iyi gelebilir. Tabii depresyona sokacak sahnelerin varlığını da göz ardı etmeyin.