12.02.2018
Darren Aronofsky: Modern Sinemanın Kışkırtıcı Yönetmeni
Pi: Doğanın Dili
Darren Aronofsky, farklı konuları kendine has üslubuyla beyaz perdeye taşımayı bilmiş sayılı yönetmenlerden. Pi ise Darren Aronofsky’nin adını sinema dünyasında duyurmasını sağlayan ilk film. Başrollerinde Sean Gullette ve Mark Margolis’in yer aldığı film, 60 bin dolar gibi bir paraya mal olmuş ve gişede 3 milyon dolar hasılat yaparak belki de Aronofsky’nin önünün açılmasına yardımcı olmuştur.
İçinde matematik, bilim, felsefe, din gibi alanlardan bir dünya öge taşıyan, hepsinin harmanlandığı ve de izlemesi hiç de kolay olmayan, farklı bir film Pi.
“Matematik doğanın konuştuğu dildir.”
Bu, Pi’nin ana karakteri Maximillian Cohen’in yaşamla ilgili vardığı ilk sonuçlardan biri.
Matematikle soluk alıp veren, her şeyi matematik üzerinden okuyan Max, Euclid adını verdiği, kendi yaptığı bilgisayarı ile küçük bir dairede yaşıyor. Obsesif ve asosyal. Ama bir dâhi. Borsadaki değerlerin düzenini bulabileceğini düşünerek yola koyulur. Ama bu yol, onu “evrenin düzeni”nin matematik sayesinde anlaşılabileceği düşüncesine götürür. Öyle ki Max, evrenin sayılardan oluştuğunu ve bu sayılardaki düzen anlaşıldığında evrenin de düzeninin anlaşılacağını düşünür. Borsadaki patern ve şifreleri çözmeye çalışırken birdenbire kendini evrenin patern ve şifreleri üzerine çalışırken bulur. 216 sayıdan oluşan bir dizi keşfeder sonunda Max. Bu sayılar, bir düzeni vermektedir. Ama anlaşılması, çözümlenmesi gerekmektedir. Bununla uğraşırken karakterimiz yalnız olmayacaktır. Bir yandan “zengin” borsacılar, bir yandan da Kabala’daki şifreyi çözmeye çalışan bir grup Max’i yalnız bırakmayacaktır.
Baş ağrıları ve halüsinasyonlarla boğuşan bir karakter Max. Max’in yaşadığı sancılar, ekrandan seyirciye geçiyor. Belki de filmi izlemek bu yüzden biraz zorlaşıyor. Hem filmin siyah beyaz olması hem de farklı, çarpıcı bir müzik kullanılması bunda etkili.
İnsanlardan kaçan Max’in rahat bir şekilde iletişim kurduğu tek kişi, artık kendini matematikten uzaklaştırmış, bir zamanlar Pi sayısındaki düzeni bulmak için büyük çaba harcayan, ama artık sadece evinde balığıyla, kitaplarıyla ilgilenen bir bilim insanı olan Sol Robeson’dur. Max’in uğraştığı sayılar hakkında gelip derdini anlatabildiği kişidir Sol. Max ve Sol, Go oyunu eşliğinde sohbet edip tartışırlar ve bu tartışmalar, Sol’un konuşmaları Max’e ve tabii bir yandan da izleyiciye ders verir niteliktedir.
Borsa, Go, Pi, evren… Hepsi bir belirsizlik üzerine kuruludur. Bu belirsizliğin üzerine gitmek istemiştir Aronofsky. Pek çok metaforu içinde barındıran bir film Pi. 2000 yıllık Yahudi inancından mesajlar da taşıyor matematiğin evrendeki yerinden de dem vuruyor. Ama insanların özlemi farklı yollarla da olsa karşılaştıkları belirsizlikleri aşmak.
Max’in zihninde gezmek çok da kolay olmayacak, izledikten sonra üzerinde bir süre düşünülüp de sindirilmesi gereken bir Aronofsky yapımı elimizdeki.
Ceren ÇALICI