12.02.2018
Darren Aronofsky: Modern Sinemanın Kışkırtıcı Yönetmeni
Requiem For A Dream: Bir Rüya İçin Ağıt
Henüz 29 yaşındayken çektiği ilk uzun metraj filmi Pi ile dikkatleri üzerine çeken Darren Aronofsky, asıl olarak bu filmin ardından çektiği Requiem For A Dream ‘le herkes tarafından tanınmaya başladı. Requiem For A Dream, Hubert Selby’nin aynı adlı romanından bir uyarlama. Filmin senaryosunu da Selby ile Aronofsky birlikte kaleme aldı.
Requiem For A Dream, merkezinde bağımlılık konusunu ele alan bir yapım. Sadece uyuşturucu bağımlılığı üzerinden bu durumu anlatmayan film televizyondaki show dünyası, zengin erkeklerin düzenledikleri seks partileri ve zayıflamak adına verilen haplarla da sağlık sistemi eleştirisinden beslenen yan anlatımlara sahip. Sara Goldfarb, bütün gününü televizyon karşısında geçiren ve hep aynı programı izleyen yalnız bir kadın. Oğlu Harry, güzel kız arkadaşı Marion ve oğlunun birlikte takıldığı arkadaşı Tyrone ise madde bağımlısı gençlerdir. Filmin iki koldan ilerlediğini söyleyebiliriz. Sara, eve gelen telefonla bir televizyon şovuna çıkmaya hak kazandığını öğrenir ve oğlunun mezuniyetinde giydiği kırmızı elbiseyi programda giyme kararı alır; ancak aradan uzun zaman geçmiştir ve elbiseyi tekrardan giyebilmesi için kilo vermesi gerekmektedir. Bunun üzerine doktora gider ve zayıflamak için bazı haplar kullanmaya başlar. Diğer yandan, Harry ise sadece uyuşturucu kullanmakla kalmaz ve arkadaşı Tyrone’nin bağlantıları sayesinde ikili satmaya da başlar. Belli bir süre sonra yaşanan olaylar herkesi felakete sürükler.
Aronofsky, filmi Yaz, Sonbahar ve Kış olmak üzere üç bölümde anlatır. Yönetmen, karakterlerin hayatlarında meydana gelen değişimleri yansıtırken, mevsimlerin yarattığı atmosferden yararlandığı görülüyor. Canlı renklerin kullanıldığı ve daha çok gündüz çekiminin olduğu Yaz ile başlıyor film. Karakterlerin bu bölümde işleri yolunda gidiyor ve belirledikleri amaçları gerçekleştirmeyi hedefliyorlar. Sonbahara geldiğimizde, karakterler yavaş yavaş olumsuzluklarla karşılaşmaya başlıyorlar. Sonbahar’dan Kış bölümüne hızlı bir geçiş oluyor ve filmin tonu koyulaşıyor. Karakterlerin fiziksel görünüşleri ve ruhsal durumlarındaki çöküntü, mevsim geçişleriyle birlikte artarak yansıtılıyor. Filmin sonunda ise, karakterler yaşadıkları çöküntünün doruğuna ulaşıyor. Günlük hayatımızda da karşılaştığımız bir kişilik olan Sara Goldfarb üzerinden film, televizyonun adeta ‘aptal kutusu’ olduğunu ispatlıyor. Gençliği uyuşturucu bağımlılığı üzerinden eleştiren film, yaşadığımız topluma da bakış atarak, amaçsız ve yalnız insanlar portresi sunuyor.
Darren Aronofsky, Requiem For A Dream’de eleştirdiği meselelerin ne olduğunun yanıtını doğrudan ve net bir şekilde vermesine rağmen, filmde ustalıkla işlenen kurgu ve yaratılan görsellik sayesinde bir başyapıta imza atıyor. Ekranı ikiye bölme, hızlandırılmış çekimler zekice düşünülmüş. Filmin finali ise, farklı mekanlarda yer alan insanların yaşadıklarını paralel kurgu ile eş zamanlı anlatmasıyla hafızalara kazınarak izleyenlerde ayrı bir yer ediniyor. Özellikle final bölümüne eşlik eden müziğin uyumu ise filmin anlatımını güçlendiriyor. Jared Leto, Jennifer Connelly, Marlon Wayans ve Ellen Burstyn gösterdikleri performanslarla da karakterlerin değişimlerini ve yaşadıklarını izleyenlere derinden hissettiriyor ve filmin bu denli çarpıcı olmasına büyük katkı sağlıyorlar.
Öner GÜNDOĞDU