12.05.2018
Dizi: İstanbullu Gelin
Güçlü kadın karakterler
Geleneksel değerlere bağlı bir toplumda kadın olmak, anne olmak, gelin olmak, eş olmak, kardeş olmak, aile olmak kolay değildir. İstanbullu Gelin dizisi bunların hepsini sorgulayan hikâyelerle yerli diziler arasında merakla izlenenlerden bir tanesi. Ailenin kararlarına hâkim anne ve büyük oğlu temelinde gelişen konusu ile geçmiş yılların çok tutmuş Asmalı Konak’ını hatırlatsa da İstanbullu Gelin kadın karakterlerinin güçlü varoluşu ile Asmalı Konak’tan farklılıklar göstermekte.
İstanbullu Gelin Süreyya’dan Esma Boran’a dizinin kadın karakterleri iyilikleri ile de güçlüler kötülükleri ile de. Boran ailesinin annesi Esma Boran zengin bir ailenin kızı olarak başlıyor yaşamına. Dizi her ne kadar Esma Hanım’ın büyük oğlu Faruk Boran’ın İstanbul’da teyzesi ile yaşayan genç bir kızla evlenmesi ile başlasa da annesinin geçmişi hakkında da geriye dönüşlerle bilgi sahibi oluyoruz. Esma Boran geleneklerine, değer yargılarına bağlı birçok Türk ailesinin kızından bir örnek. Bu kızlar kendi isteklerini ailelerinin onlar için kurduğu yaşama feda ederler. Aşkları da buna dâhildir. Faruk Boran’ın evlendiği Süreyya ise anne babasını küçük yaşta kaybetmiş, teyzesi ile yaşayan ve en yakın kız arkadaşını kardeşi bilmiş bir genç kızdır.
Herkesin Odağındaki Kadın Süreyya
Dizilerimizin zaaflarından biri gereği herkes tek bir kadına âşık olur ya, bu dizinin o herkesin âşık olduğu kadın karakteri de Süreyya’dır. Esma Boran’ın geleneksel anne tipindeki gücü ile Süreyya’nın özgüveni yüksek, güçlü, âşık olduğu adamın peşinden giden karakteri dizinin çatışma noktalarından birini oluşturur. Bu çatışma noktası Esma’yı değiştirir. Zamanla Süreyya’yı gelini olmaktan çok kızı gibi görmeye başlar. Bir bölümde kızım olsaydın da aynı şekilde davranırdım der ona. Bununla da kalmaz konu senin gibi bir kızım olmasını isterdime kadar gelir.
İşte burada geriye dönüşle Süreyya’nın artık hayatta olmayan annesinin ona parçaları sevgiyle bütünle, sevmekten hiç vazgeçme mesajını duyarız. Süreyya sevgi ile yoluna devam etmiş ve kayınvalidesi Esma Hanım’dan Esma Anne’ye hatta sadece anneye kadar ilerlemiştir. Esma Hanım, genç kızlık günlerinde aralarındaki sınıf farkından dolayı, muhtemelen babasına karşı gelmek istemediği için evlenemediği ilk âşık olduğu adamla kendine bir şans verir. Zaman zaman Esma Hanım’ın Süreyya’nın kendine güvenini, inatçılığını, doğru bildiğinden şaşmamasını kıskandığını görüyoruz. Ve ondan çok şey öğreniyor. Karakterin yaşadığı bu değişimler dizinin güçlü yanlarından biri.
Annelerle kızları ya da kayınvalidelerle gelinler arasındaki birçok çatışma, çelişki bu dizide de mevcut. Bu da dizinin inandırıcılığını arttırıyor..
Dizinin bir diğer kadın kahramanı, Faruk Boran’ın kardeşi Fikret Boran’ın eşi İpek. İpek genç yaşına rağmen kötülükte Pamuk Prenses ve Yedi Cücelerin kötü kalpli kraliçesine taş çıkartır cinsten bir karakter. Toplumumuzdaki geleneksel, üst sınıf aileye gelin gelmiş, üreterek değil harcayarak yaşayan kadınların bir örneği. Onun hayattaki değerleri para ve buna bağlı statü. Bu statüyü de evlenerek kazanıp, evlilikle elinde tutmaya kararlı bir Esma Boran gelini. Yapmacık kayınvalide sevgisi ile Esma Boran’a bağlıymış gibi görünen, kocasının erkek kardeşleri arasında iyi ve sevilen yenge rolünü Süreyya’ya kaptırmamaya çalışan İpek Boran gerçek sevgiyi Fikret’e tepside sıcak kahveyle sunan Esra karşısında epey bocalar.
Esra evli bir adam olan patronuna âşık olur olmasına ama sessizce kendi dünyasında onu karısı İpekle paylaşmaz ya da boşanması konusunu dile getirmez aksine sen önce kendi hayatını düzene koy sonra istiyorsan birlikte olabiliriz tavrıyla güçlü bir âşık ikinci kadın olur. Hatta işler iyice sarpa sarınca Fikret’in hayatından tamamen çıkar ama bu ayrılık çok uzun sürmez. Fikret’le tesadüfen karşılaştığı bir gecede beraber olurlar.
Esma Boran’ın yardımcısı Nurgül de dizinin güçlü bir başka kadın karakteri. Esma Hanım’a bazen kardeş, bazen hizmetli, bazen kız evlat olan Nurgül rolüne Pelinsu Pir hayat veriyor.
İnandırıcı oyunculuklar
Genel olarak baktığımızda hem dizilerde hem de sinemamızda değişmeyen bir yan var ki bu da oyuncuların başarısı. Meselesini iyi anlatan senaryo, kafası karışık olmayan, ne anlatmak istediğini net olarak bilen yönetmenlerin yönetimindeki oyuncular oldukça inandırıcı oyunculuklar çıkartıyorlar. İstanbullu Gelin dizisinde hem senaryo net hem oyuncu yönetimi başarılı olunca izleyicilere bir sonraki bölüme kadar merakla beklemek kalıyor.
İlgili ve meraklı izleyiciler bölüm başından sonuna konunun gelişimini tahmin etseler de oyuncuların performansı açısından izlenmeye değer. Özellikle ailenin annesini oynayan Esma Boran karakterinde İpek Bilgin, mutlu olduğunda gülen yüzü, kızgın olduğunda kenetlenen dişleri ile oluşan gergin yüz ifadesi ya da yıllar öncesinde kalbine gömdüğü ilk aşkını hatırladığında oluşan sevgi dolu gülen gözleri ile haklı bir hayranlık uyandırıyor.
Dizilerimizde çok açık olan zaaflar var. Bunlardan birisi karakterlerin ağlama sahnelerinde sadece sesle tepki vermeleri ama gözlerinden bir damla yaş dökülmemesi. Oysa İstanbullu Gelin’de Süreyya karakterini canlandıran Aslı Enver mutlulukta da hüzünde de ağlayabilen bir oyuncu. Gözleri, burnu kızarıncaya kadar ağlayabiliyor. Dizinin bir diğer güçlü oyunculuğu Fırat Tanış’tan geliyor. Aileye sonradan katılan oğlan Adem karakterinde nefretiyle özellikle psikiyatristle olan seans sahnelerinde karakterle bütünleşmiş bir oyunculuk çıkartıyor. Tilbe Saran ise onu soruları ile kendi gerçekliği ile yüzleştirip, kabullenmesini, hayata daha olumlu bakmasını sağlayan psikiyatrist rolünde oldukça başarılı.
Dizide Ele Alınan Konular ve Duygular
İstanbullu Gelin dizisi sevgiyi, aşkı, nefreti çeşitli karakterlerle işliyor. İyilikle kötülüğün, sevgiyle nefretin savaşı devam ederken farklı olanı anlamak ve kabullenmek konularında dizinin adeta izleyiciye ders veren bir yanı var.
Sevgiliye duyulan, yıllarla unutulmayan sevgi, annenin çocuk sevgisi, kendisi doğurmadığı halde bir kadının eşinin çocuğuna duyduğu sevgi, altmışlı yaşlarda başkalarının kıskançlıkla baktığı aşk, kardeş sevgisi de dizinin diğer temaları. Esma Hanım yıllar önce kalbine gömdüğü aşkını altmışlı yaşlarını sürerken yeniden yaşamaya başlayınca dört erkek çocuğunun da tepkisi ile karşılaşıyor.
Dizide yaşanan kötülükler, üzüntülü anlar sevgi temelinde gelişen zaman zaman esprili zaman zaman duygulu olaylarla yumuşuyor. Dizinin komik karakterleri Neslihan Yeldan’ın canlandırdığı teyze Senem ve onun büyük aşkı Fatih Koyunoğlu’nun oynadığı Akif karakterleri. Zaman zaman katılan Esma Hanım’ın büyük aşkı Garip’in eski eşi de bunaltıcı dakikaların kurtarıcısı olarak izleyiciyi güldürüyor, sahnelere nefes aldırıyor.
Detayları düşünülmüş gerçek hayattan alınan örneklerle oluşturulmuş öyküsü, senaryodaki gerçekçi diyalogları ve oyunculuk anlamında oldukça başarılı olan dizide iki konu var ki bunca emeğe haksızlık diye düşünüyorum. Zaman ve mekân değişimleri. Bazı bölümlerde kısa zamanda o kadar çok olay örgüsü işleniyor ki bunlar gerçek zamanına yerleştirilse dizi daha güçlü olacak. Boran Ailesi’nin evi Bursa’da. Ama Bursa ve İstanbul arasında o kadar kısa zaman dilimlerinde gidilip geliniyor ki buna inanmak mümkün değil.
Terapi Sahneleri Ders Verir Nitelikte
İstanbullu Gelin dizisinin hemen her bölümün sonuna doğru yer alan psikiyatristle terapi sahnelerini de anmadan geçmeyelim. Buradaki diyalogların psikolojik dersler verir nitelikte gelişmesi ekiptepsikiyatrist doktor, yazar Gülseren Budayıcıoğlu’nun olmasında yatıyor.
Doktor Budayıcıoğlu, hem blogunda hem de yazdığı kitaplarında tecrübelerini okuyucularla paylaşıyor. Kendisi ile bir televizyon kanalında yapılan söyleşide karakterlerin gerçek karakterlerden derlendiğini hatta Esma Hanım’ın gerçek akrabalarının biz babaannemizi bu kadar tanımıyorduk dediklerini dile getirmişti.
Dizinin her bölümünde sevgi nefretle, iyilik kötülükle, gerçekler yalanlarla savaşmakta. Hepimiz günahlarımızla sevaplarımızla insanız. Farklılıkları kabul ederek, onlara saygı duyarak uyum içinde yaşamak mümkün. Henüz dizinin ne zaman sonlanacağı, sezon finali mi yapacağı konusunda net bir bilgi yok. Bakalım sonunda uyum ve anlayış mı kazanacak yoksa kötüler iyilere galip mi gelecek. Şimdilik Süreyya’nın annesinin 11 Mayıs’ta yayınlanan kırk dokuzuncu bölümde dediği gibi bitirelim yazımızı:
Sevmekten hiç bıkma ancak o zaman yaşarsın …