06.02.2019

Dogman: Kötülüğe Ne Kadar Dayanabiliriz?

Belirli bir düzene oturttuğumuz küçük dünyalarımız bozulduğu anda ne gibi bir tepki verebileceğimizi düşündünüz mü hiç? Bu sorunun cevabını her daim düşünmeyebiliriz ama karşı karşıya kaldığımız bir sorun aniden çıkagelince hayatın gerçekleri işler ve kendimizi bir anda çözülmesi gereken büyük bir problemin içinde bulabiliriz. Geçtiğimiz cuma günü vizyona giren Dogman filmi de işte tam bu soru üzerinden şekillenen senaryosu ile haftanın dikkat çeken filmlerinden biri olarak vizyonda yerini aldı.

Dünya prömiyerini geçtiğimiz sene gerçekleştirilen 71. Cannes Film Festivali’nde yapan film, burada En İyi Erkek Oyuncu (Marcello Fonte) ödülünün sahibi olmuş ve son derece olumlu eleştiriler alarak dikkatleri üzerinde toplamıştı.. Film, ülkemizde ise ilk olarak, geçtiğimiz sene gerçekleştirilen 25. Adana Film Festivali’nde seyirci ile buluşmuştu.

Gomorra ve Tale of Tales gibi filmlerin usta yönetmeni Matteo Garrone’nin Cannes’da Altın Palmiye için yarışan son filmi Dogman, bu kez küçük bir kıyı kasabasında kötülüğün ve şiddetin toplumdaki izlerini arıyor. Gomorra ile mafya ve şiddet sarmalını ele alan Matteo Garrone’nin bu filminde, iyiyle kötü arasında sıkışmış, onurunu kazanmak isterken masumiyetini kaybeden köpek kuaförü Marcello’nun hikâyesi konu ediniyor. Mahallesinde sevilen, kendine yetecek kadar mütevazi bir hayat yaşayan ve tek amacı iyi bir baba olmak olan Marcello, bir köpek kuaförüdür. Boşandığı için kızını istediği kadar göremese de birlikteyken hayatı dolu dolu yaşarlar. Ancak çocukluk arkadaşı eski boksör Simone’nin hapisten çıkıp mahalleye dönmesiyle, Marcello dahil herkesin huzuru kaçar ve olaylar gelişir.

Mahallenin Bozulan Huzuru

Kıyıda köşede kalmış bir mahallede yaşanan olayları seyirciye adeta içindeymiş gibi anlatmayı başaran film, bizleri farklı duyguların kollarına bırakıyor. Her halinden alt kesimden insanların yaşadığı anlaşılan bir mahallede gelişen olaylara dayanan filmin hikayesi iki karakter üzerinden gerilimi her geçen dakika artan bir şekilde ilerliyor ve beklentileri karşılamakta elinden geleni yapıyor.

Bazen En Yakınımızdakiler Zararlıdır

Köpeklerin çeşitli ihtiyaçlarını gideren bir dükkan sahibi olan kendi halinde ve eşinden ayrılmış zavallı görünümlü bir adamın ipin üzerinde ilerleyen hikayesi seyirciyi içine daha ilk dakikadan itibaren çekmeyi başarıyor. Dışarıdan her ne kadar masum görünse de karakterimizin bir uyuşturucu satıcı olması başlarda seyirci üzerinde olumsuz bir etkiye yol açacak gibi görünse de filmi izlerken karakterimizin başına gelen aksilik ve zorluklardan dolayı onu masum bir adam olarak görmemizi sağlıyor yönetmen. En yakınlarından biri olarak gördüğü boksör arkadaşı onu her ne kadar kendi çıkarları için sadece bir piyon olarak görse de karakterimiz kendi ahlaki sınırları içinde arkadaşına yardım ediyor ve kimi zaman da hayatını kurtarıyor ama onun bu çabaları akıntıya karşı kürek çeken birinden farksız oluyor.

Kötülüğün Bataklığına Saplanma

Filmin kırılma noktasını oluşturan malum olay yaşandığında ise karakterimizin Simone dahil tüm çevresi tarafından dışlanması ile beraber ise karakterimizin insaniyetini bir kenara bırakıp tıpkı baktığı köpeklerin ehlileştirilmesi usulünde olduğu gibi adeta kendi silahını devreye sokması filmin de gidişatını etkileyen olaylar silsilesini başlatıyor. Filmin sonunda ise her izleyicinin kendine göre yaptığı çıkarımlardan bir tanesi olarak da, insanın gitgide artan şiddet eğiliminin zamanla insanı yalnızlaştırması ve sonunda da insanın tek başına ve perişan bir hale düşen birey olması şeklinde bir sonuca ulaşılabilir. Orta uzunlukta bir sürede olmasına karşın oldukça doyurucu bir yapıda olan film, başrol oyuncusunun da olağanüstü bir performans sergilemesi ve adeta yumruk atan sonu ile seyirciyi bir süre düşündürmeyi başarıyor. Büyük bütçeli filmlerin arasında vizyonda var olmaya çalışan Dogman’ı vizyondan kalkmadan önce mutlaka izlemenizi öneririz.