02.06.2016

Evrim: Kör Masumiyetin Kanlı Burunları

evolution-evrim

İstanbul Film Festivali’nin mayınlı bölge bölümü kapsamındaki Evrim (Evolution), gösterildiği her festivalde dikkatleri üzerine çeken bir yapımdı.

Daha çok Gaspar Noé’nin eşi olarak tanınan Lucile Hadzihalilovic, ilk filmiyle yarıştığı İstanbul Film Festivali’ne gösterim şansı buldu. Yurt dışındaki eleştirilerin çoğunda görüntü yönetimi hakkında övgü dolu sözleri hesaba katarsak ve buna ek olarak San Sebastian Film Festivali’nde Jüri Özel ödülüne sahip olması, sinemaseverlerin iştahını kabartan olgular.

Filmin konusuna kısaca göz attığımızda, pek tanıdık olmadığımız bir dünyanın kapılarını aralıyoruz. Tek oğulları olan annelerin yaşadığı bir yerde, bu insanların rutinlerine tanıklık ediyoruz. Tabii filmdeki karakterin rutinleri alışık olduğumuz tarzda rutinler değildir. Çünkü yedikleri yemekler, deniz kenarında geçirdiği zamanlar hep bir farklılık barındırmaktadır. Ama Nicolas (Max Brebant) diğerlerinden farklıdır ve bazı sırları fark etmeye başladığında gerçekler ortaya çıkacaktır.

Yönetmen Hadzihalilovic yarattığı dünyasına o kadar hakim ki, filmin yavaşça zamanın içinde süzülen hikayesi, kendinden emin ve net bir şekilde seyrediyor. Seçilen kadrajlar olsun, yaratılan mizansenler olsun her film nokta önceden planlı ve tıkır tıkır işlemeye devam ediyor. Dikkatli izleyiciler filmin açıklarına yöneleceklerdir. Bu gibi girişimler de sekteye uğrayacaktır. Çünkü yönetmen kendi dünyasının kurallarına göre oynadığından, gerçeklik algısını kendi belirlediği seviyelerde tutarak sürprize mahal vermemeyi tercih ediyor.

evolution

Filmin görsel işçiliği kesinlikle dört dörtlük olarak kotarılmış. Genel ve yakın planların keskinliği, özgün hikayenin birleşimiyle şaha kalkıyor. Özellikle renk seçimleri ve sinematografik yüzleriyle çocuklar filme değer katan unsurlardan sadece bir kaçı olarak sıralanabilirler. Filmin içeriğinde yer alan rahatsız edici birkaç sahneyi düşündüğümüzde, filmin neden mayınlı bölgede yer aldığını anlıyoruz.  Bu sahneler cerrahi operasyon sahneleri olduğundan izleyicinin izlemesini yer yer zorlaştırabiliyor. Hatta film kendi gerilimini sadece gösterdikleriyle değil, göstermedikleriyle de yaratabiliyor. Yaratılan atmosferin, gerilim unsurlarıyla harmanlanması sonucunda da seyir zevki tatmin edici bir işle karşılaşmak doğal olarak kaçınılmaz oluyor.

Evrim, belli ki her kesime hitap edecek bir film değil . Teknik anlamdaki becerilerini bir kenara bıraktığımızda, pek konuşkan bir filmle baş başa olmadığımız da açık. Daha çok görsellerle derdini anlatmaya çalışan yapım, ana akım seyircisine ters gelebilecek noktada yer alıyor. Yönetmen seyircisinin beynini çalıştırmasını istiyor, bu yüzden de her detayı anlatmak yerine yorumlanmasını zorunlu kılıyor. İzleyicisine sunduğu metaforlarla zihin oyunlarına olanak sağlıyor.

Sonuç olarak ütopik bir evrim tasviri sunan film, görsel anlamda renklerle ve kadrajlarla etkileyici olmanın yanında, usta işi yönetmenliği ile takdiri hak ediyor. Gerçeküstü öğelerle bezenmiş senaryosu, kendi yarattığı evrenin içinde parıldamaya başlarken, bu yılın en iyi filmlerinden birine imza atılıyor. Darwin bu filmi izlese, inanın ki gurur duyardı. Bir Film kapsamında filmin yakında vizyona da gireceğini duyurmakta yarar olduğunu düşünüyorum.