29.05.2017
Ewan McGregor’dan En İyi 5 Performans
Shallow Grave (1994)
Danny Boyle – Ewan McGregor ortaklığının ilk ürünü olan Shallow Grave, kimilerine göre aktöre esas ün getiren Trainspotting’den çok daha iyi bir film. İngiltere’de aynı evi paylaşan üç arkadaşın, giderleri azaltmak için eve yeni aldıkları kiracının arkasında para dolu bir çanta bırakarak aşırı doz uyuşturucudan ölmesi sonrasındaki davranışlarını konu alıyor. Müzikleri ve vurucu finaliyle akıllarda yer eden film, iyi bir kara-komedi örneği.
Trainspotting (1996)
Irvine Welsh’i Irvine Welsh yapan kitabı Trainspotting’den aynı isimle sinemaya uyarlanan film, kitabı kadar başarılı olan ender işlerden. Uyuşturucu bağımlısı bir grup arkadaşın hayatını anlatan Trainspotting, rahatsız edici sahneleriyle hazmı zor bir film. “Uyuşturucuya özendiriyor” gerekçesiyle belli kesimlerden tepki çekmesine rağmen 97’ Oscar’larına en iyi uyarlama senaryo dalında aday oldu. McGregor da Mark Renton rolüyle büyük ses getirerek kariyerinin akışını değiştirdi.
https://www.youtube.com/watch?v=33z97Ave_5Y
Moulin Rouge! (2001)
Tüm zamanların en iyi müzikal filmlerinden biri olarak gösterilebilecek film, dünyaca ünlü kabare Moulin Rouge’nin yıldızına âşık olan şair bir İngiliz gencinin (Ewan McGregor) hikâyesini anlatmaktadır. Film McGregor’a da Altın Küre adaylığı getirmiştir. Sekiz dalda Oscar adaylığı olan yapım, dönem filmleri ve müzikal sevenlerin kaçırmaması gereken işlerden.
Big Fish (2003)
McGregor, nevi şahsına münhasır yönetmen Tim Burton’ın en iyi işlerinden olan Big Fish’te canlandırdığı Ed Bloom karakteriyle de büyük beğeni topladı. Daniel Wallace’nin Big Fish: A Novel of Mythic Proportions adlı kitabından uyarlama olan film, babasının kanser olduğunu öğrenmesi üzerine evine dönen Will Bloom’u ve babasının gençliğinde yaşadıklarını çoğu Burton filminde olduğu gibi fantastik bir dille anlatıyor.
Beginners (2010)
Alışılagelmiş romantik komedi filmlerinin dışında olan Beginners, annesinin ölümünden sonra babasıyla yakınlaşan Oliver’ın, (McGregor) önce babasının kanser hastalığını, sonrasında da gay olduğunu öğrenmesi sonucundaki yaşadıklarını ve yeni tanıştığı Anna’yla olan ilişkisini anlatıyor. Yönetmen Mike Mills’in farklı anlatım tarzıyla türünün benzerlerinden ayrılan film McGregor’ın atlanmaması gereken filmlerinden.