01.06.2017
33. İstanbul Film Festivali’nde Hangi Filmleri İzledik?
Still Life
Full Monty’nin yapımcılarından Uberto Pasolini’nin ikinci uzun metrajı “Still Life”ta, işi ölüm olan John May’le tanışıyoruz. John gayet yalnız ama bundan pek de gocunur gibi görünmeyen bir belediye memuru. Kimi kimsesi olmayan, varsa bile ortalıkta görünmeyen merhumlara cenaze törenleri düzenliyor. Bulabilirse, hayatlarının bir bölümünde merhumu tanımış kişilerle irtibata geçip onları cenazeye çağırıyor. John May’in durgun hayatını çalkalayan haber ise işten çıkarılması oluyor. Elindeki son vaka dosyasını kapatmak için üç günü var. Filmin bundan sonraki bölümü John May için kimi iyi kimi kötü değişimlerle geçiyor. Pasolini, filmin her karesini incelikle dokuyor; hikâyenin duygusal yoğunluğunu gözümüze sokmuyor ama tüm bu duyguları bize fazlasıyla geçirmeyi başarıyor. Rachel Portman’ın bestelediği muhteşem müziklere de özellikle dikkat çekmezsem olmaz.
Ozancan Demirışık
Tolga Demir
[youtube url=”http://www.youtube.com/watch?v=Z05CTR4SbcA”]
Yarışma filmlerinden bir diğeri olan “Those Happy Days (Mutlu Yıllarımız)”, 70’lerde geçen trajik ve eğlenceli bir aile hikayesi. Yönetmen Daniele Luchetti’nin en çok dönemin özelliklerinden yararlandığını ve filmi o zamanın ruhuna göre inşa ettiğini söyleyebiliriz. Kahramanımız Dario’nun gözünden izlediğimiz sanatçı bir baba, kocasına çok aşık kendi halinde bir anne ve bir erkek kardeşten oluşan aileleri, zamanla bir rüzgara kapılıyorlar. Sanat ve sanatçı, sanat ve toplum ekseninde devam eden hikaye bu etkisini sona doğru sürdürüyor. Karakterlerin yaşadıkları değişimleri gayet net ortaya koyan film bu konudaki kozunu çok iyi oynuyor. Filmin hikayesinin otobiyografik izler taşıdığını öğrendikten sonra her şey daha ilginç hale geliyor. Giriş, gelişme ve sonuç şeklinde çok rahat ayırabileceğimiz bir gidişatla ilerleyen film sonunda damakta çok tatlı bir tat bırakıyor.
Tolga Demir
[youtube url=”http://www.youtube.com/watch?v=VvV5zco-HZc”]
Me, Myself and Mum
Otobiyografik bir film olan “Me, Myself, and Mum (Ben, Kendim ve annem)”, filmin yönetmeni, senaristi ve başrol oyuncusu olan Guillaume Gallienne’in ilk sinema deneyimi ve ilk filminde sinemanın bütün nimetlerini tam ayarında kullanmasıyla hemen dikkatleri üstüne çekti. Filmin anlatımında kullandığı mizah ve kurgusunun başarısı zaten çok ilgi çekici olan bu hikayenin değerini birkaç kat katlıyor. Tabiri caizse gerçekten bir tek kişilik dev kadro şaheseri bu film.
Tolga Demir
Three Interpretation Exercises
Tolga Demir
[youtube url=”http://www.youtube.com/watch?v=wKHCyZy-osk”]
Liar’s Dice
Başrollerini, Geetanjali Thapa ve Nawazuddin Siddiqui’nin paylaştığı “Liar’S Dice (Zar Oyunu)”, aslen oyuncu olan Geetu Mohandas tarafından yazılıp yönetilmiş bir Hint filmi. Kocasından beş ay haber alamayan Kamla, kızı vu kuzusuyla yollara düşer. Yolda onlara Nawazuddin adında bir adam yardım eder. Yollarda başına türlü belalar da gwlen Kamla, kocasını bulduğunda hiç ummadığı bir durumla karşılaşır. “Keşke bi 15-20 dakika daha kısa olsaydı” diyeceğiniz film sürpriz sonu, iyi oyunculuklarıyla izlemeye değer bir yapım olmuş.
Özlem Durmaz
[youtube url=”http://www.youtube.com/watch?v=St5isHzupe8″]
Field of Dogs
“Field of Dogs (Köpeklerin Tarlası)”, çağdaş Polonya üstüne çalışan ama geçirdiği kazadan sonra bir markette kasiyerlik yapmaya başlayan kahramanımızı anlatıyor. Kahramanımızın yaşatığı tramvaların üstüne eğilen film en başındaki kapalı kutu halini sonuna kadar sürdürüyor ve olaylar hakkında bir açıklama yapmıyor. Ayrıca film boyunca yapılan Dante ve Heidegger alıntıları ve yoğun sembolizmi ile boğucu bir atmosfer yaratıyor. Film, rüya ve gerçeklik arasında sıkça gelip giderek ilerlemeye çalışsa da kendi ayağına çelme taktığı oluyor. “Field of Dogs”, genel olarak “İlahi Komedya”nın bir uyarlaması gibi dursa da kendi çemberine sıkışmış bir film.
Tolga Demir
[youtube url=”http://www.youtube.com/watch?v=tusAGxCnyss”]
Coherence
2013’te Sitges ve Fantastic Fest’ten en iyi senaryo ödülünü alan “Coherence (Paralel Evren)”, senaryosuz, doğaçlamaya dayanan bir bilim kurgu. James Ward Byrkit’it yazdığı filmin görüntü yönetmenliğini Nic Sadler ve Arlene Muller üstlenmiş. Bir kuyruklu yıldız dünyanın yakınından geçicekken bir grup dost, akşam yemeği için buluşurlar ve garip olaylarla birlikte grupta da kırılmalar başlar. Klasik bir Anerikan bilimkurgu gibi başlayan film, olay örgüsü ve doğaçlamanın doğallığıyla benzerlerinden ayrılıyor. İzlerken ara ara tebessüm de ettiren gerilim dolu filmi izlemek eminim size de zevk verecek.
Özlem Durmaz
[youtube url=”http://www.youtube.com/watch?v=Cd7FNvQjpms”]