Filmekimi: Les Innocentes

Yine Bir 2. Dünya Savaşı Acısı

Dünya Savaşı, insanlık tarihinin kara lekelerinden biri. Gerçi tüm savaşlar öyle ama hem farklı coğrafyalarda yaşayan insanların hayatını etkilemiş olması hem de bu kadar kısa zaman önce yaşanmış bir acılar bütünü olması üzerine hâlâ konuşulan, yazılıp çizilen bir konu yapıyor onu. Hakkında bunca film yapılmış olması da artık üzerine söylenecek söz kalmadığı anlamına gelmiyor. Etkilenen kesimlerin ya da insan sayısının fazlalığı da yeni yeni filmleri çıkarıyor karşımıza.

Les Innocentes (Masumlar) de böyle bir film. Yine II. Dünya Savaşı’na gidiyoruz. Ve yine savaştan en çok etkilenen ülke Polonya’dayız. Bu kez bir manastıra konuk oluyoruz.

Alman işgalinden yeterince çeken Polonyalılar bu kez Rusların işgali altında eziliyorlar. Sadece halk değil, manastırda yaşayan rahibeler de bir kadın olarak ve de bir rahibe olarak büyük bir acı ve travma ile karşı karşıya kalıyorlar. Bedenlerini kimseye göstermeyen, başkalarının bedenlerine dokunması yasak olan, bekaret yemini etmiş rahibelerin manastırdaki rutin hayatı, Rus askerlerinin manastırı basıp da kendilerine tecavüz etmeleri ile kâbusa dönüyor.

Acı Asla Sır Olarak Kalmaz

Önceleri yaşadıkları bu durumu kendi kendilerine çözmeye çalışsalar da rahibelerden birinin gidip Fransız Kılıçhaçı’ndan bir sağlık görevlisini manastıra getirmesiyle artık yaşadıkları acıyı sır olarak tutamayacaklardır. Fransız Kızılhaçı’nda ameliyat asistanı olarak çalışan Mathilde, rahibelerin yaşadığı acıya ve travmaya tanık olur. Onlara yardım etmek ister. En nihayetinde başlarında bir sağlık görevlisi olmadan doğum yapmaya çalışan kadınlar vardır manastırda. Mathilde, büyük fedakârlıklarla gündüz çalıştığı kurumdaki işini yaparken akşamlarını da manastırda geçirir. Bunu yaparken o da badireler atlatır ancak vazgeçmez. Duygusal, göz yaşlarını gözünün ucunda tutan bir kadın olan Mathilde yeri geldiğinde, korkusuz ve soğukkanlı da olabilmektedir.

Mathilde’nin manastırdaki ziyaretleri, rahibelerle arasında bir bağ kurulmasını sağlar. En çok da başrahibe yardımcısı Rahibe Maria ile Mathilde arasındaki bir dostluk gelişir. Farklı hayatlar yaşayan, farklı inançlara sahip kadınlardır bunlar. Geçmişi arkasında bırakıp kendisini Tanrı’ya adayan Maria için inanç hiç durmayan, her an korunması gereken bir şeydir. Ama Mathilde’nin dine ve hayata bakışı çok daha farklıdır. Yine de bu iki kadın, insan hayatının değeri konusunda hemfikirdirler.

Gerçekler Fazlasıyla Rahatsız Edici

Gerçek olaylardan esinlenilerek yaratılan film, etkileyici olmanın yanı sıra rahatsız edici bir taraf da taşıyor. Fedakârlık, anne olmak gibi kavramlar üzerine düşündüren ve “İnanç bir insana neler yaptırır?” sorusunu sorduran film, insanın hem acımasız hem de hümanist taraflarını ortaya koyuyor.

2009’da “Coco Before Chanel”, 2013’te “Adore” filmleriyle karşımıza çıkan Anne Fontaine, “Les Innocentes” ile çok başarılı bir işe daha imza atıyor. Filmin bu denli başarılı olmasında elbette oyuncuların da payı büyük. Mathilde’ye hayat veren Lou de Laâge, Rahibe Maria karakteriyle karşımıza çıkan Agata Buzek ve başrahibe karakterindeki Agata Kulesza başarılı oyunculukları ile filmin bu denli etkileyici olmasında büyük pay sahibi.