29.05.2017
Freeheld: Farklıysan Bizden Değilsin!
Filmekimi’nde gösterildiğinde hâlâ ödül potasındaki yeri sağlam duran Freeheld, zamanın geçmesiyle beraber ödül sezonuyla arasına mesafe koymaya başladı. Aradan geçen zamandan sonra adı tamamen yok oldu. Freeheld vizyona girmeden önce bir kez daha hatırlayalım. Freeheld’i ödül sezonundan uzak kalmasına neden olan noktalara bir göz atalım.
Tabii öncelikle bir konusuyla başlayalım. Laurel Hester (Julienne Moore) mesleğini son derece başarılı bir şekilde icra eden kadın bir polistir. Ancak eşcinsel kimliğini, erkek egemen bir toplumdan saklamaya çalışıyordur. Aksi takdirde işinde olduğu konuma gelemeyecektir. Bu yüzden de tek gecelik ilişkilerle hayatını devam ettirir. Ancak hayatına giren Stacie Andree (Ellen Page) sayesinde uzun ilişkilere inanmaya başlar. Tam bu sıralarda Laurel’in kanser olduğunun ortaya çıkmasıyla, işinden zorunlu emekli olması gerekir. Ölümünden sonra emekli maaşını sevgilisi Stacie’ye bırakmak isteyince işler karışır. Bir anda olay hukuk mücadelesine döner.
Konusuna baktığımızda bu tür bir hikâyenin ödül sezonundan uzak kalması tuhaf geliyor, öyle değil mi? Ancak filmi izlediğinizde sizin de anlayacağınız üzere, filmin bazı yapı taşlarının yerine oturmadığını fark edeceksiniz. Öncelikle belli bir ortalamanın üzerine henüz çıkamayan yönetmen Peter Sollett, filmin tüm sorumluluğunu üzerine alıyor. Filmin kendi içinde ritim sorunları çekmesi, yer yer ucuz televizyon dizilerini andırması ve oyuncu dinamiklerinin tam oturmaması, yönetmenin yanlış seçimlerinden kaynaklanıyor. Özellikle de elinizde bu kadar ödül kokan bir senaryo varsa, suçu başkalarına atmanın âlemi yok.
Filmin en önemli sorunu inandırıcılık problemi olduğu söylenebilir. Karakterlerin solo performans olarak başarılı, ancak ekip olarak bakıldığında ten uyuşmazlıklarının olduğu söylenebilir. Filmin son karesinde çıkan gerçek insan profillerini görene kadar, bu hikâyenin olabildiğince uydurma bir hikâye olduğunu düşünebilirsiniz. Hikâyedeki karakterlerin olabildiğince tuhaf görünmesine rağmen, gerçekleriyle kast bakımından uyuşması aklımıza tek bir sorunu getiriyor. Yağ var, yumurta var, un var. Ancak helvayı yapacak olan yönetmenin fena halde çuvallaması sonucunda film sekteye uğruyor.
Freeheld tüm unsurlarıyla bir drama olduğunu bağırsa da, filmin tercihleri bu kadar ağır bir konuyu karamsar bir çerçeveye sıkıştırmamak olmuş. Bu yüzden de filme eklenen karikatürize edilen karakterler, filmin bünyesine uyum sağlayamamış. Steve Carell’in canlandırdığı Yahudi gay karakterin inanılmaz derecede şekilci kullanılarak bir komedi unsuru haline getirilmesiyle beraber film, farklı renklere destek olmak yerine, farklı renkleri anlatan bir filmi Amerikan hoşgörüsüne kurban etmeyi tercih etmiş. Üstelik bunu yaparken, mütevazı görünümünün altına kibrini yerleştirmiş.
Sonuç olarak sinema kodlarını doğru bir şekilde yerleştiremeyen ama hikâye anlamında dokunaklı bir konuya değinen Freeheld, sadece Julianne Moore’un ağdalı olduğu kadar başarılı oyunculuğu için izlenebilir. Aksi takdirde televizyon sinemasının bir tık üstündeki yerini alan Freeheld, çok zaman geçmeden sinema dünyasında unutulacaktır.